GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 15.355 km²
Nüfus: 1.094.996 (1990)
İl Trafik No: 21
Isının 40-50 dereceye vardığı yaz günlerinin bunaltıcı sıcaklığından kurtulmak amacıyla gelişen düz damlı evleri ile tipik yöre mimarisinin günümüzde de yaşatıldığı Diyarbakır, uzun surları, Malabadi Köprüsüyle görülmesi gereken bir ildir.
İLÇELER:
Diyarbakır ilinin ilçeleri; Bismil, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan'dır.
Eğil: Zengin bir geçmişe sahip olan Eğil ilçesi tarih içinde de önemli bir yer işgal etmiştir. Asur Kalesi'nin adından da anlaşılabileceği gibi Asurluların da ötesine ulaşan bir geçmişi vardır.
Çermik: Diyarbakır'ın kuzeybatısında olan Çermik, kaplıcalarıyla tanınmış ünü tüm yurda yayılmış güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her yanından insanlar şifa bulmak amacıyla bu kaplıcalara gelirler. İlçenin eski kalesi, Alaaddin Camii, Abdullah Paşa Medresesi Haburman Köprüsü efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede Çeşmesi ilk anda görülmesi gereken ünlü yerlerindendir.
Hani: Diyarbakır'ın 90 km. kuzeydoğusunda Bingöl-Diyarbakır karayolu üzerinde dağlık bir yerleşim yeridir. Hani İlçesinde 13. yy.da yapıldığı sanılan Hatuniye Medresesi ve 15. yy.da yapılan Ulu Cami bir Selçuklu eseridir.
Kulp: Kulp, Diyarbakır'ın en uzak ilçesidir. Ürettiği nefis ballarıyla tanınan Kulp, Kâfurum Kalesi, Kanikan Mağaraları, Kale-i Ulya, Ciksi Kalesi, Büyük Kaya, İmamı Gazali Türbesi ve çok eski olduğu sanılan Bahemdan köyü gibi eski eserleriyle de geniş bir tarihi zenginliğe sahiptir.
Kocaköy: Kocaköy'ün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. İlçede birçok höyük ve mağara bulunmaktadır.
Lice: Diyarbakır'ın 95 km. kuzeyinde tarihi bir yerleşim merkezidir. Efsanesi dünyaca bilinen, çeşitli ülke ve şehirlerin sahip çıktığı Eshab-ül Kehf mağarasının asıl efsanede geçen Dakyonus şehri tüm özellikleriyle Diyarbakır'ın Lice ilçesi yakınındadır.
Silvan: Kuruluş tarihinin Diyarbakır kadar eski olan Meyyafarikin uygarlığının beşiği olan bir ilçedir. Dünyanın önemli eserlerinden Malabadi Köprüsü, Silvan Kalesi, Kulfa Kapısı ve çeşitli tarihi camilerin yer aldığı tepeden tırnağa tarihle doludur
İLK ÇAĞLARDAN OSMANLI DEVLETİNİN SONUNA KADAR DİYARBAKIRIN KISA TARİHİ
Şehrimiz, M.Ö.14. yüzyıldan günümüze kadar Amidi, Amid, Amida, Agusta, Karaamid, Karakale ,Karacakale, Hamid, Karahamid, Diyarbekir ve Diyarbakır isimleri ile anılmıştır
Diyarbakır ismi, yakın zamanlara kadar Diyarbakır merkezininde içinde bulunduğu geniş birbölgenin adı olmuştur.Bu bölge, bugünkü Diyarbakır merkezinden başka Erbil, Erzen, Cizre, Hani, Silvan, Harran, Hasankeyf, Habur, Ceylanpınar, Rakka, Urfa, Siirt, Sincar, İmadiye, Mardin, Muş, ve Nusaybin gibi pek çok yerleşim birimini kapsamaktadır.Ancak, günümüzde Diyarbakır ismi, sadece şehir merkezini ifade etmektedir.
Diyarbakır stratejik konumu itibariyle, daha kuzeyideki dağlık arazi ve bu dağlar arasındaki ovalarla, güneyindeki çöl karakterli ovalar arasında bir genişlik teşkil etmektedir. Bu bölge, aynı zamanda, uzak bölgeleri denizlere liman şehirlerine bağlayan ana yollar üzerinde bulunmaktadır. Bu yollardan biri, Anadolu ve Suriye’den gelerek Irak’a gitmekte idi ki bu yol aynı zamanda Akdeniz sahillerini Basra Körfezine bağlamaktadır. Bu güzergahtan Diyarbakır’da ikinci bir yol ayrılarak, kuzeydeki dağ settini Devegeçidi ile aşıp, Elazığ ve Sivas üzerinden Samsun’a iniyordu. Bu suretle Mezopotamya ile Karadeniz sahilleri arasındaki bağlantı Diyarbakır üzerinden kuruluyordu. Yine Diyarbakır’dan ayrılan diğer bir yol ise, Bitlis Van Gölü Havzası üzerinden Azerbaycan ve İran’a bağlanmakta idi.
İfade edilen staretejik konumu ve ana yolar üzerinde bulunması, çağlar boyunca Diyarbakır’ın gelişmesinde önemli bir faktör olmuştur.
Bu özellikleri dolayısıyla Diyarbakır, çok eski çağlardan beri önemli bir yerleşim alanı olmuştur.Bölgede M.Ö.25000-10000 yıllarında ilkel kavimlerin yaşadıkları tahmin edilmekte; M.Ö. 3000 yıllarından itibaren de medeni kavimlerinyerleştikleri bilinmektedir. Bölgemiz, M.ö. 1700 yıllarından sonra yazılı tarih dönemine girmiştir.
Roma hakimiyetinden Bizans’a intikal eden Ddiyarbakır, bu defa İslamiyetin ortaya çıkışını takiben müslüman Araplarla Bizans arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. Bu mücadeleler esnasında halife Hz. Ömer zamanında, 699 yılında Diyarbakır, Müslümanlar tarafından feth edilmiştir. Emeviler ve Abbasiler gibi Arap idareleri geçiren Diyarbakır, Emeviler devrinde pek önemli bir gelişme kaydetmemişsede, Abbasiler devrinde eksiklerini tamamlayarak , İslam aleminin bölgedeki önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir.
Daha sonra Şeyhoğulları,Hamdaniler, Mervaniler gibi mahalli hakimiyetleri takiben Diyarbakır, Büyük Selçukllu Sultanı Tuğrul Bey zamanında, Oğuz boylarının Anadolu akınları sebebi ile temasa başlamış ve nihayet 1048 yılında Mervanoğulları Nasrülddevle Ahmet’in Tuğrul Bey’e itiatini arzetmesi ile Büyük Selçuklu hakimiyetini tanımıştır. Sultan Melikşah devrinde 4 Mayıs 1085 tarihinde Diyarbakır, Büyük Selçuklular tarafından fethedilerek, Türk idaresi kurulmuştur.
Diyarbakır ve çevresi, Türk idaresinde daha da önem kazanmış ve geliştirilmiştir. Özellikle idari merkezi olan şehirler çok iyi imar edilmiş ve kültürel açıdan da ilerlemişlerdir. Başka Diyarbakır ve Silvan olmak üzere diğer şehirler; Bizans hakimiyetinden çıkarılarılarak “darül- islam” (islam ülkesi) haline getirilmeye çalışılan Anadolu’nun İslam medeniyetine intibak ettirilmesi hususunda önemli rol oynamıştır.
Büyük Selçuklu hakimiyetinin sona ermesinin ardından İnanoğulları , Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, gibi mahalli hakimiyetler ve Türkiye Selçukluları, Timur dönemi, Akkoyunlular ve Şah İsmail idaresindeki İran egemenliğinden sonra Diyarbakır, 15 Eylül 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim devrinde Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı birliğine katılmıştır. Fethi müteakip, eyalet merkezi haline getirilen Diyarbakır’a ilk beyler bey’i olarak Bıyıklı Mehmet Paşa tayin edilmiştir.
Diyarbakır Osmanlı devrinde en önemli ve geniş eyaletlerden biri olmuştur. Doğu İstikametine hareket eden orduların önemli ikmal merkezi haline gelen Diyarbakır, aynı zamanda diğer eyaletlere nazaran en çok asker yetiştiren bir eyalet olmuştur. Bunların özellikle 16.yy. boyunca Diyarbakır’da büyük kalkınma ve imar faaliyetleri gerçekleştirildiği gibi, yüzyılda şehrimiz önemli bir ticaret ve sanat merkezi haline gelmiştir . Daha sonraki yüzyıllarda da öneminde pek fazla birşey kaybatmeyen Diyarbakır, Osmanlı Devletinin yıkılışına kadar bu konumu korumuştur.
DİYARBAKIR’IN COĞRAFİ YAPISI
Diyarbakır ilinin büyük bölümü Dicle havzasında yer alır.İlin batısındaki Çüngüş ve Çermik ilçeleri ise Fırat havzasındadır.
Arabistan-Suriye kıta çekirdeğinin kuzey kesimi, Yukarı Mezopotamya'nın Diyarbakır havzasını oluşturur. Bu kıta çekirdeği, kristalin kayalardan bir yapı gösteren sağlam bir platformdur.Prekambrien, temel arazi olduğu için kıvrılamamışır. Fakat yer yer kırılmıştır. Daha sonraki Jeolojik çağlar boyunca deniz ilerlemesi boyuncasular altında kalmış; tortulanma alanı durumunu kazanmış ve deniz istilasından sonra bu tabakalar tortul alanları meydana getirmişlerdir. Tektonik hareketler sonucu yatay duruşlu tabakalar, yer yer eğilip bükülmüşler ve kıvrımlı özellikler kazanmışlardır.
Karacadağın en yüksek doruğu 1957 m. Yükseklik gösteren Kollubaba tepesidir. Çevresine göre daha çok kar alan bu yüksek alan, bazı akarsularında kaynak ve beslenme yöredir. Örneğin, Dicleye ulaşan Deve geçidi Suyu, kaynağını Karacadağdan alır.
Güneydoğu Torosların bir kesimini oluşturan Maden dağları 2230 m. Gibi doruklara sahiptir. Bunların doğuya doğru uzantılarına İnceburun dağları adı verilir. Lice-Kulp çizgisinin kuzeyindeki dağların dorukları 2900 m. yi geçer (Ömer tepesi, Tosun tepesi). Muş’un güneyindeki dağlarının çok yeri sarp ve yalçındır.
Lice-Hazro-silvan arasında da dağlık alanlar dikkati çeker. Burada Yumru dağı belirgin bir yükselti olarak görülür.
İlin güney kesiminde Mardin eşiği-basamağının kuzey etekleri yer almaktadır. Bu yöre vadilerle yarılmış olmakla birlikte düz alanların geniş yer tuttuğu hafif dalgalı, tepelik bir kesimdir
Böylece Diyarbakır ilinin ana yer şekil özellikleri ortaya çıkmaktadır. Burası, çevrede dağların ve tepelik alanların yer tuttuğu, ortası çukurlaşmış bir tekne özelliği gösterir ve coğrafyada tanımı yapılan “ Plato “ kavramına uyar
DEPREM ÖZELLİKLERİ (Sismoloji)
Diyarbakır şehrinin kurulduğu zemin Tersiyer dönemine ait kara renkli, çatlak bazatlardan bir yapıya sahiptir. Karacadağ’dan akan bu bazalt örtüsünün kalınlığı,0-40 m. arasında altında değişir.Bazaltların 300-400 m. kalınlıkta kil kum ve çakıl tortularından oluşmuş bir seri yer alır. Bazaltların üzerinde 0-3 m. arasında değişen kalınlıkta toprak örtüsü vardır. Dicle vadisinde kil, kum, çakıl ve lığlardanoluşmuş genç Kuvaterner alivyonları yer alır.
Diyarbakır 4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Şanlıurfa-Fırat-Dicle deprem bölgelerinin etki alanındadır. Şehrin zemini deprem bakımından sağlamdır. Deprem, tarihi eserlere hiç zarar vermemiştir. Bugüne kadar kaydedilen en önemli deprem 1934 yılının Kasım ayının 27’sinde olan 14 yapının hasar gördüğü 100’den çok insanın hayatını kaybettiği yer sarsıntısıdır.
EĞİL : 4. Derece depremlerin olduğu bölgede yer alır.
ÇÜNGÜŞ : 3. Derece tehlikeli deprem kuşağındandır. Ergani-Çermik kırık sistemi ile Hazar Gölü kırık sistemi arasındadır.
ÇERMİK : 3. Derece tehlikeli deprem kuşağındadır.Bir fay (kırık) hattı üzerinde yer alır.Dolgu-tortul alanlarda hasar oluşur.
ERGANİ : 3. Derece tehlikeli deprem bölgesindedir. 1950ve 1971 depremleri etkili olmuştur
DİCLE : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağında yer almakla birlikte hasar yapıcı bir yer sarsıntısı kaydedilmemiştir.
HANİ : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Muş- Van bölgesi depremler Hani yöresini de etkilemiştir. Kireçtaşı arazideki evler sarsıntılardan az zarar gördüğü halde, alüvyal dolgu üzerindeki evlerde hasar meydana gelmiştir. 1975 yılında üç ayrı deprem Hani ve çevresine az-çok zarar vermiştir.
LİCE : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Sık sık sarsılan bir hat (kırık çizgisi) Lice’den geçer . Bingöl ve Muş bölgesi depremleri de Lice yöresinide etkiler.1938, 1955, 1965 depremlerinden sonra 1975 yılı Eylül ayının 6’ sında olan deprem büyük hasae yapmış ve insan kaybı çok olmuştur.
KULP : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Dolgu zeminde yapılan evlersarsıntıdan hasar görmektedir.
HAZRO : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır.Ancak, yıkıcı bir deprem kayda alınmamıştır. 1975 Lice depreminde biraz hasar görmüştür. Kuzeydeki deprem merkezleride etkilenmektedir.
SİLVAN : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Çevredeki deprem merkezinden etkilenir.
BİSMİL :4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır.Çevredeki merkezlerinin etkisi altında kalır. Zaman zaman sarsılır. Fakat zarar görmez. 1960 yılında bir deprem kaydedilmiştir.
ÇINAR : 4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Çevredeki diğer deprem merkezlerinin etkisinde kalır. Bugüne kadar dikkate değer bir yer sarsıntısı kaydedilmemiştir.
İKLİM ÖZELLİKLERİ
Kuzey Mezopotamya karasal-kontiental iklimine “Sübtropik yayla iklimi “ de diyebiliriz. İlin ikliminde karasal özellikler, Akdeniz Bölgesine özgü değerler ağır basar. Örneğin sıcak ve kurak bir yaz mevsimi, Doğu Anadolu’daki kadar sert ve soğuk geçmeyen bir kış mevsimi Diyarbakır Havzası ikliminin “kısmen bozulmuş, karasal özellikleri biraz değişmiş bir Akdeniz İklimi “ değerlendirmesini yapmamızı sağlar.
Yüzölçümü: 15.355 km²
Nüfus: 1.094.996 (1990)
İl Trafik No: 21
Isının 40-50 dereceye vardığı yaz günlerinin bunaltıcı sıcaklığından kurtulmak amacıyla gelişen düz damlı evleri ile tipik yöre mimarisinin günümüzde de yaşatıldığı Diyarbakır, uzun surları, Malabadi Köprüsüyle görülmesi gereken bir ildir.
İLÇELER:
Diyarbakır ilinin ilçeleri; Bismil, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp, Lice ve Silvan'dır.
Eğil: Zengin bir geçmişe sahip olan Eğil ilçesi tarih içinde de önemli bir yer işgal etmiştir. Asur Kalesi'nin adından da anlaşılabileceği gibi Asurluların da ötesine ulaşan bir geçmişi vardır.
Çermik: Diyarbakır'ın kuzeybatısında olan Çermik, kaplıcalarıyla tanınmış ünü tüm yurda yayılmış güzel ve yemyeşil bir ilçemizdir. Dünyanın her yanından insanlar şifa bulmak amacıyla bu kaplıcalara gelirler. İlçenin eski kalesi, Alaaddin Camii, Abdullah Paşa Medresesi Haburman Köprüsü efsanevi Gelin Dağı, Seyfullah Bey Hamamı ve Ali Dede Çeşmesi ilk anda görülmesi gereken ünlü yerlerindendir.
Hani: Diyarbakır'ın 90 km. kuzeydoğusunda Bingöl-Diyarbakır karayolu üzerinde dağlık bir yerleşim yeridir. Hani İlçesinde 13. yy.da yapıldığı sanılan Hatuniye Medresesi ve 15. yy.da yapılan Ulu Cami bir Selçuklu eseridir.
Kulp: Kulp, Diyarbakır'ın en uzak ilçesidir. Ürettiği nefis ballarıyla tanınan Kulp, Kâfurum Kalesi, Kanikan Mağaraları, Kale-i Ulya, Ciksi Kalesi, Büyük Kaya, İmamı Gazali Türbesi ve çok eski olduğu sanılan Bahemdan köyü gibi eski eserleriyle de geniş bir tarihi zenginliğe sahiptir.
Kocaköy: Kocaköy'ün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. İlçede birçok höyük ve mağara bulunmaktadır.
Lice: Diyarbakır'ın 95 km. kuzeyinde tarihi bir yerleşim merkezidir. Efsanesi dünyaca bilinen, çeşitli ülke ve şehirlerin sahip çıktığı Eshab-ül Kehf mağarasının asıl efsanede geçen Dakyonus şehri tüm özellikleriyle Diyarbakır'ın Lice ilçesi yakınındadır.
Silvan: Kuruluş tarihinin Diyarbakır kadar eski olan Meyyafarikin uygarlığının beşiği olan bir ilçedir. Dünyanın önemli eserlerinden Malabadi Köprüsü, Silvan Kalesi, Kulfa Kapısı ve çeşitli tarihi camilerin yer aldığı tepeden tırnağa tarihle doludur
İLK ÇAĞLARDAN OSMANLI DEVLETİNİN SONUNA KADAR DİYARBAKIRIN KISA TARİHİ
Şehrimiz, M.Ö.14. yüzyıldan günümüze kadar Amidi, Amid, Amida, Agusta, Karaamid, Karakale ,Karacakale, Hamid, Karahamid, Diyarbekir ve Diyarbakır isimleri ile anılmıştır
Diyarbakır ismi, yakın zamanlara kadar Diyarbakır merkezininde içinde bulunduğu geniş birbölgenin adı olmuştur.Bu bölge, bugünkü Diyarbakır merkezinden başka Erbil, Erzen, Cizre, Hani, Silvan, Harran, Hasankeyf, Habur, Ceylanpınar, Rakka, Urfa, Siirt, Sincar, İmadiye, Mardin, Muş, ve Nusaybin gibi pek çok yerleşim birimini kapsamaktadır.Ancak, günümüzde Diyarbakır ismi, sadece şehir merkezini ifade etmektedir.
Diyarbakır stratejik konumu itibariyle, daha kuzeyideki dağlık arazi ve bu dağlar arasındaki ovalarla, güneyindeki çöl karakterli ovalar arasında bir genişlik teşkil etmektedir. Bu bölge, aynı zamanda, uzak bölgeleri denizlere liman şehirlerine bağlayan ana yollar üzerinde bulunmaktadır. Bu yollardan biri, Anadolu ve Suriye’den gelerek Irak’a gitmekte idi ki bu yol aynı zamanda Akdeniz sahillerini Basra Körfezine bağlamaktadır. Bu güzergahtan Diyarbakır’da ikinci bir yol ayrılarak, kuzeydeki dağ settini Devegeçidi ile aşıp, Elazığ ve Sivas üzerinden Samsun’a iniyordu. Bu suretle Mezopotamya ile Karadeniz sahilleri arasındaki bağlantı Diyarbakır üzerinden kuruluyordu. Yine Diyarbakır’dan ayrılan diğer bir yol ise, Bitlis Van Gölü Havzası üzerinden Azerbaycan ve İran’a bağlanmakta idi.
İfade edilen staretejik konumu ve ana yolar üzerinde bulunması, çağlar boyunca Diyarbakır’ın gelişmesinde önemli bir faktör olmuştur.
Bu özellikleri dolayısıyla Diyarbakır, çok eski çağlardan beri önemli bir yerleşim alanı olmuştur.Bölgede M.Ö.25000-10000 yıllarında ilkel kavimlerin yaşadıkları tahmin edilmekte; M.Ö. 3000 yıllarından itibaren de medeni kavimlerinyerleştikleri bilinmektedir. Bölgemiz, M.ö. 1700 yıllarından sonra yazılı tarih dönemine girmiştir.
Roma hakimiyetinden Bizans’a intikal eden Ddiyarbakır, bu defa İslamiyetin ortaya çıkışını takiben müslüman Araplarla Bizans arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. Bu mücadeleler esnasında halife Hz. Ömer zamanında, 699 yılında Diyarbakır, Müslümanlar tarafından feth edilmiştir. Emeviler ve Abbasiler gibi Arap idareleri geçiren Diyarbakır, Emeviler devrinde pek önemli bir gelişme kaydetmemişsede, Abbasiler devrinde eksiklerini tamamlayarak , İslam aleminin bölgedeki önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir.
Daha sonra Şeyhoğulları,Hamdaniler, Mervaniler gibi mahalli hakimiyetleri takiben Diyarbakır, Büyük Selçukllu Sultanı Tuğrul Bey zamanında, Oğuz boylarının Anadolu akınları sebebi ile temasa başlamış ve nihayet 1048 yılında Mervanoğulları Nasrülddevle Ahmet’in Tuğrul Bey’e itiatini arzetmesi ile Büyük Selçuklu hakimiyetini tanımıştır. Sultan Melikşah devrinde 4 Mayıs 1085 tarihinde Diyarbakır, Büyük Selçuklular tarafından fethedilerek, Türk idaresi kurulmuştur.
Diyarbakır ve çevresi, Türk idaresinde daha da önem kazanmış ve geliştirilmiştir. Özellikle idari merkezi olan şehirler çok iyi imar edilmiş ve kültürel açıdan da ilerlemişlerdir. Başka Diyarbakır ve Silvan olmak üzere diğer şehirler; Bizans hakimiyetinden çıkarılarılarak “darül- islam” (islam ülkesi) haline getirilmeye çalışılan Anadolu’nun İslam medeniyetine intibak ettirilmesi hususunda önemli rol oynamıştır.
Büyük Selçuklu hakimiyetinin sona ermesinin ardından İnanoğulları , Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, gibi mahalli hakimiyetler ve Türkiye Selçukluları, Timur dönemi, Akkoyunlular ve Şah İsmail idaresindeki İran egemenliğinden sonra Diyarbakır, 15 Eylül 1515 tarihinde Yavuz Sultan Selim devrinde Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından fethedilerek Osmanlı birliğine katılmıştır. Fethi müteakip, eyalet merkezi haline getirilen Diyarbakır’a ilk beyler bey’i olarak Bıyıklı Mehmet Paşa tayin edilmiştir.
Diyarbakır Osmanlı devrinde en önemli ve geniş eyaletlerden biri olmuştur. Doğu İstikametine hareket eden orduların önemli ikmal merkezi haline gelen Diyarbakır, aynı zamanda diğer eyaletlere nazaran en çok asker yetiştiren bir eyalet olmuştur. Bunların özellikle 16.yy. boyunca Diyarbakır’da büyük kalkınma ve imar faaliyetleri gerçekleştirildiği gibi, yüzyılda şehrimiz önemli bir ticaret ve sanat merkezi haline gelmiştir . Daha sonraki yüzyıllarda da öneminde pek fazla birşey kaybatmeyen Diyarbakır, Osmanlı Devletinin yıkılışına kadar bu konumu korumuştur.
DİYARBAKIR’IN COĞRAFİ YAPISI
Diyarbakır ilinin büyük bölümü Dicle havzasında yer alır.İlin batısındaki Çüngüş ve Çermik ilçeleri ise Fırat havzasındadır.
Arabistan-Suriye kıta çekirdeğinin kuzey kesimi, Yukarı Mezopotamya'nın Diyarbakır havzasını oluşturur. Bu kıta çekirdeği, kristalin kayalardan bir yapı gösteren sağlam bir platformdur.Prekambrien, temel arazi olduğu için kıvrılamamışır. Fakat yer yer kırılmıştır. Daha sonraki Jeolojik çağlar boyunca deniz ilerlemesi boyuncasular altında kalmış; tortulanma alanı durumunu kazanmış ve deniz istilasından sonra bu tabakalar tortul alanları meydana getirmişlerdir. Tektonik hareketler sonucu yatay duruşlu tabakalar, yer yer eğilip bükülmüşler ve kıvrımlı özellikler kazanmışlardır.
Karacadağın en yüksek doruğu 1957 m. Yükseklik gösteren Kollubaba tepesidir. Çevresine göre daha çok kar alan bu yüksek alan, bazı akarsularında kaynak ve beslenme yöredir. Örneğin, Dicleye ulaşan Deve geçidi Suyu, kaynağını Karacadağdan alır.
Güneydoğu Torosların bir kesimini oluşturan Maden dağları 2230 m. Gibi doruklara sahiptir. Bunların doğuya doğru uzantılarına İnceburun dağları adı verilir. Lice-Kulp çizgisinin kuzeyindeki dağların dorukları 2900 m. yi geçer (Ömer tepesi, Tosun tepesi). Muş’un güneyindeki dağlarının çok yeri sarp ve yalçındır.
Lice-Hazro-silvan arasında da dağlık alanlar dikkati çeker. Burada Yumru dağı belirgin bir yükselti olarak görülür.
İlin güney kesiminde Mardin eşiği-basamağının kuzey etekleri yer almaktadır. Bu yöre vadilerle yarılmış olmakla birlikte düz alanların geniş yer tuttuğu hafif dalgalı, tepelik bir kesimdir
Böylece Diyarbakır ilinin ana yer şekil özellikleri ortaya çıkmaktadır. Burası, çevrede dağların ve tepelik alanların yer tuttuğu, ortası çukurlaşmış bir tekne özelliği gösterir ve coğrafyada tanımı yapılan “ Plato “ kavramına uyar
DEPREM ÖZELLİKLERİ (Sismoloji)
Diyarbakır şehrinin kurulduğu zemin Tersiyer dönemine ait kara renkli, çatlak bazatlardan bir yapıya sahiptir. Karacadağ’dan akan bu bazalt örtüsünün kalınlığı,0-40 m. arasında altında değişir.Bazaltların 300-400 m. kalınlıkta kil kum ve çakıl tortularından oluşmuş bir seri yer alır. Bazaltların üzerinde 0-3 m. arasında değişen kalınlıkta toprak örtüsü vardır. Dicle vadisinde kil, kum, çakıl ve lığlardanoluşmuş genç Kuvaterner alivyonları yer alır.
Diyarbakır 4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Şanlıurfa-Fırat-Dicle deprem bölgelerinin etki alanındadır. Şehrin zemini deprem bakımından sağlamdır. Deprem, tarihi eserlere hiç zarar vermemiştir. Bugüne kadar kaydedilen en önemli deprem 1934 yılının Kasım ayının 27’sinde olan 14 yapının hasar gördüğü 100’den çok insanın hayatını kaybettiği yer sarsıntısıdır.
EĞİL : 4. Derece depremlerin olduğu bölgede yer alır.
ÇÜNGÜŞ : 3. Derece tehlikeli deprem kuşağındandır. Ergani-Çermik kırık sistemi ile Hazar Gölü kırık sistemi arasındadır.
ÇERMİK : 3. Derece tehlikeli deprem kuşağındadır.Bir fay (kırık) hattı üzerinde yer alır.Dolgu-tortul alanlarda hasar oluşur.
ERGANİ : 3. Derece tehlikeli deprem bölgesindedir. 1950ve 1971 depremleri etkili olmuştur
DİCLE : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağında yer almakla birlikte hasar yapıcı bir yer sarsıntısı kaydedilmemiştir.
HANİ : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Muş- Van bölgesi depremler Hani yöresini de etkilemiştir. Kireçtaşı arazideki evler sarsıntılardan az zarar gördüğü halde, alüvyal dolgu üzerindeki evlerde hasar meydana gelmiştir. 1975 yılında üç ayrı deprem Hani ve çevresine az-çok zarar vermiştir.
LİCE : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Sık sık sarsılan bir hat (kırık çizgisi) Lice’den geçer . Bingöl ve Muş bölgesi depremleri de Lice yöresinide etkiler.1938, 1955, 1965 depremlerinden sonra 1975 yılı Eylül ayının 6’ sında olan deprem büyük hasae yapmış ve insan kaybı çok olmuştur.
KULP : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Dolgu zeminde yapılan evlersarsıntıdan hasar görmektedir.
HAZRO : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır.Ancak, yıkıcı bir deprem kayda alınmamıştır. 1975 Lice depreminde biraz hasar görmüştür. Kuzeydeki deprem merkezleride etkilenmektedir.
SİLVAN : 3. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Çevredeki deprem merkezinden etkilenir.
BİSMİL :4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır.Çevredeki merkezlerinin etkisi altında kalır. Zaman zaman sarsılır. Fakat zarar görmez. 1960 yılında bir deprem kaydedilmiştir.
ÇINAR : 4. Derecede tehlikeli deprem kuşağındadır. Çevredeki diğer deprem merkezlerinin etkisinde kalır. Bugüne kadar dikkate değer bir yer sarsıntısı kaydedilmemiştir.
İKLİM ÖZELLİKLERİ
Kuzey Mezopotamya karasal-kontiental iklimine “Sübtropik yayla iklimi “ de diyebiliriz. İlin ikliminde karasal özellikler, Akdeniz Bölgesine özgü değerler ağır basar. Örneğin sıcak ve kurak bir yaz mevsimi, Doğu Anadolu’daki kadar sert ve soğuk geçmeyen bir kış mevsimi Diyarbakır Havzası ikliminin “kısmen bozulmuş, karasal özellikleri biraz değişmiş bir Akdeniz İklimi “ değerlendirmesini yapmamızı sağlar.