[[FoRuM TüRK]] HoŞGeLDiNiZ..

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
[[FoRuM TüRK]] HoŞGeLDiNiZ..

En Yeni Paylaşım Platformu..Gençlerin Mekanı!


    Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri

    --- M A S T E R ---
    --- M A S T E R ---
    Admin
    Admin


    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1439
    Yaş : 30
    Nerden : izmir/konak
    Lakap : *** SARIdınho ***
    Ruh Hali : Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Relax10
    Tuttuğu Takım : Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Galata10
    Madalyalar : Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri 2c86f87e84e0330c97a7945abd3f976d
    Kullanıcının Hediyeleri : Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Soccer348x48hr9
    Kayıt tarihi : 06/11/08

    Rep Sistemi
    Aktiflik:
    Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Img_left9180/10000Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Empty_bar_bleue  (9180/10000)
    Başarı Puanı:
    Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Left_bar_bleue8987/10000Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Empty_bar_bleue  (8987/10000)
    Güçlülük:
    Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Img_left8950/10000Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri Empty_bar_bleue  (8950/10000)

    Mesaj Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri

    Mesaj tarafından --- M A S T E R --- Ptsi Kas. 17, 2008 8:33 pm

    Bitkilerin Yanıltıcı Yöntemleri

    Bazı bitkilerin yanıltıcı yöntemler kullanırlar. Bu bitki türleri böcekleri cezbedecek nektara sahip değildirler. Bu tür bitkiler böceklere olan benzerliklerden faydalanarak döllenirler. Bir orkide türü ( mirror orchid ) arıları etkileyebilmek için dişi bir arının şekline ve rengine sahiptir. Hatta bu orkide türü erkek arıları daha kolay cezbedebilmek için uygun bir kimyasal uyarı yayıp etkileyici bir feromon (özel bir salgı) bile üretebilmektedir.
    Kıbrıs Arı Orkidesi ( Cyprus bee orchid ) de döllenme işleminin gerçekleşmesi için arı taklidi yapan çiçeklerden başka bir tanesidir. Bu yöntemi kullanan orkidelerin sayısı oldukça fazladır ve izledikleri yöntemler de birbirlerinden farklıdır. Kimisi başı yukarı kalkık dişi bir arının taklidini yaparken kimisinin de başı aşağı doğru eğiktir. Örneğin Sarı Arı Orkidesi ikinci yöntemi kullanır. Bunun nedeni döllenme şekillerindeki farklılıklardır. Erkek arı orkideyi döllemek için bir süre uğraşır. Bu sırada arının başına orkidenin üreme organındaki polenler yapışır. Arı daha sonra gideceği aynı şekle sahip orkidelere bu polenleri bulaştırır. Orkidelerle arılar arasında evrimle hiçbir şekilde açıklanamayacak her detayı çok ayrıntılı bir şekilde planlanmış bir uyum vardır. Bu uyum bize yeryüzündeki tüm varlıklar gibi orkidelerin ve arıların da Allah tarafından yaratıldıklarını gösterir.


    Dişi arı taklidi yapan bir diğer orkide türü de Korsan Arı Orkidesi'dir. Bu orkideler dişi arıların dış görünüşlerini o kadar mükemmel taklit ederler ki sadece erkek arılar bu orkidelerle ilgilenir. Dişi arılar bu orkidelerle hiç ilgilenmezler. Orkide familyasının bazı üyeleri ise arılara verecek nektarları olmasa da arıları kendilerine çekmeyi başarırlar. Yine dişi arı taklidi yapıp çekici bir koku salgılayarak erkek yaban arısının çiçeğin alt bölümünde yer alan kısmına konmasını sağlarlar. Çiçeğe konan yaban arısı çiftleşmeye çalışır ve sonuçta da çiçeğin üzerindeki polenleri vücuduna bulaştırır. Bu kandırmaca sonucunda da vücuduna yapışan polenleri aynı amaçla konduğu bir başka orkide çiçeğine taşır. (2)
    Hayvanların dişilik özelliğini taklit eden bir başka bitki de Çekiç Orkidesidir. Güney Afrikanın kuru otlaklarında yetişen bu orkidenin üreme mekanizması hayret uyandıracak kadar ilginçtir. Kalp şeklinde tek bir yaprağa sahip olan Çekiç Orkideleri tıpatıp yaban arısı dişisine benzerlik gösterirler. Bu yaban arılarının sadece erkekleri uçarken dişileri kanatsız olup zamanlarının büyük bir kısmını toprağın altında geçirirler. Dişi yaban arıları çiftleşme zamanı geldiği zaman erkek arıların onlara kolay ulaşması için toprağın altından çıkarak Çekiç Orkidesine tırmanırlar. Orkideye çıktıklarında çiftleşmek için bir koku salgılarlar ve erkek arının gelmesini beklerler.
    Erkek yaban arılarının özelliğiyse orkidelere dişi arılardan iki hafta önce zaten gelmiş olmalarıdır. Bu son derece ilginç bir durumdur. Çünkü ortada dişi yaban arıları yoktur ama dişi yaban arılarına tıpatıp benzeyen ve döllenmeyi bekleyen orkideler vardır. Ve erkek yaban arıları orkideye geldiklerinde dişi arıların yaydığı kokunun benzeri ile karşılaşırlar. Çünkü orkide dişi arıların kokusuna benzer bir koku yaymaktadır. Bu kokunun da etkisi ile birlikte erkek arılar orkidenin yaprağına konarlar. Orkide yaprağının bir bölümünü hareket ettirerek arının kendi üreme organına düşmesini sağlar. Arı çiçekten kurtulmaya çalışırken bu sırada polen yüklü iki kesecik kafasının arkasına ve sırtına yapışır. Böylece arı başka orkidelere gittiğinde sırtına yapışan polenler diğer orkidelerin döllenmesini sağlar. (3) Görüldüğü gibi Çekiç Orkidesi ve arı arasında son derece uyumlu bir ilişki söz konusudur. Bu uyum bitkilerin üreyebilmesi için son derece önemlidir. Çünkü başarılı bir polenleşmenin sağlanamaması yani böcekten gelen polenlerin aynı türde bitkiye iletilmemesi durumunda döllenme gerçekleşmeyecektir.
    Çekiç Orkidesi ve yaban arıları arasındaki bu uyumun doğada pek çok örneği vardır. Çiçeklerin yapılarındaki farklılıklar bazen bu uyumlu ilişkinin sebebi olabilmektedir. Örneğin bazı çiçeklerin içine girebilmek bazı böcekler için son derece kolaydır çünkü çiçeğin polenlerinin bulunduğu kısım açıktır bu bölümden böcekler ve arılar kolaylıkla girip polenlere ulaşabilirler. Bazı bitkilerde ise sadece belirli hayvanların girebileceği büyüklükte bir nektar girişi vardır. Mesela arılar bazı durumlarda çiçekteki nektara ulaşmak için bu aralıklardan kendilerini içeri doğru iterler. Oysa arıların kolaylıkla yaptıkları bu işlemi yapmak başka canlılar için çok zor hatta imkansızdır.

    dişi yaban arısı zannettiği için bir çiçekle çiftleşmeye çalışan erkek yaban arısı görülmektedir. Bu aldanma son derece doğaldır çünkü Çekiç Orkideleri dişi arıların sadece rengini şeklini ve tüylerle kaplı alt kısımlarını taklit etmekle kalmazlar dişi arıların salgıladıkları kokunun da aynısını taklit edebilirler.


    Normal çiçeklerden daha uzun çiçek tacı tüplerine sahip olan bitkilerdeyse ağız yapıları sebebiyle arılar ve bazı böcekler bu bitkileri dölleyemezler. Sadece gece kelebekleri ve güveler gibi uzun dilleri olan böcekler uzun çiçek tacı tüplerine sahip olan bu çiçekleri dölleyebilirler. (4)
    Bütün örneklerde de görüldüğü gibi bazı çiçeklerin yapılarına tıpatıp uygun bir vücut yapısına sahip olan böceklerle bu çiçekler arasında son derece kusursuz bir uyum vardır.
    Bir kilit ve anahtar ilişkisi şeklinde olan bu uyumun evrimcilerin iddia ettikleri gibi tesadüflerle elde edilmesi imkansızdır. Kaldı ki bu uyumun tesadüflerle meydana gelmesini beklemek yine evrimcilerin savunduğu doğal seleksiyon mantığıyla çelişir. Çünkü evrimcilerin doğal seleksiyon iddialarına göre çevreye adapte olamayan bir canlı ya kendisinde yeni mekanizmalar oluşturmalı ya da yavaş yavaş yok olmalıdır. Bu durumda doğal seleksiyon mekanizmasına göre bu bitkiler özel çiçek yapıları nedeniyle taşıyıcı böcekler tarafından döllenemeyecekleri için yok olacaklardır veya çiçeklerinin şeklini değiştirmek zorunda kalacaklardır. Yine aynı şekilde ağız yapıları sebebiyle sadece bu çiçekleri dölleyebilen böcekler de ya besin bulamadıkları için yok olacaklardı ya da besin toplamakta kullandıkları organlarının yapısını değiştireceklerdi.
    Oysa uzun çiçek tacı olan bitkilere ya da diğer bitkilere baktığımızda herhangi bir adaptasyonun yani değişikliğin ya da başka bir ek mekanizmanın oluşmadığını görürüz. Aynı şekilde kelebekler ve güveler gibi canlılarda herhangi bir adaptasyon görülmemektedir.
    Bu çiçekler de onları dölleyen taşıyıcılar da çok uzun yıllardan bu yana yaşamlarını aynı uyum içerisinde sürdürmektedirler.
    Buraya kadar anlatılanlar birkaç ayrı türdeki bitkinin nesillerini sürdürebilmeleri için başvurdukları yöntemlerin kısa birer özeti idi. Herhangi bir biyoloji kitabında tüm detaylarını bulacağınız bitkilerin tozlaşması işleminin sebepleri hakkında aynı kaynaklar doyurucu bir açıklama getiremezler. Çünkü yapılan her işlemde bitkiye mal edemeyeceğimiz düşünme akletme karar verme hesap etme gibi özellikler ön plandadır. Oysa bir bitkinin bu fiilleri gerçekleştirecek bir şuurunun olmadığını hepimiz biliriz. Eğer bitkinin tüm bu işlemleri kendi iradesiyle yaptığını söylersek bakın nasıl bir senaryo çıkar karşımıza:
    Bitki aerodinamik yapısının rüzgar ile tozlaşmaya uygun olduğunu "hesap eder" ve ondan sonra gelen her nesil aynı yöntemi kullanır. Diğerleri ise rüzgardan yeterince faydalanamayacaklarını "anlar" ve bu nedenle tozlaşma için böcekleri kullanırlar. Çoğalabilmek için böcekleri kendilerine çekmeleri gerektiğini "bilir" bunu sağlamak için çeşitli yöntemler denerler. Öncelikle böceklerin nelerden hoşlandığını tespit ederler. Bu tespiti yapabilmeleri için böcekleri gözlemlemeleri çeşitli araştırmalar yapmaları gerekmektedir. Hangi nektarın ve kokunun hangi böcek üzerinde etkili olduğunu bulduktan sonra çeşitli kimyasal işlemler yaparak kokular üretirler ve bunu tam gerektiği zamanı belirleyerek salgılarlar. Nektarı böcekler için cazip kılan tadın içindeki maddelerin miktarını tesbit eder ve bunu da kendileri üretirler. Nektar ve koku böcekleri kendilerine çekmede yeterli olmuyorsa düşünüp başka bir yöntem denemeye karar verir ve böyle durumlarda "aldatıcı taklitler" yaparlar. Dahası kendi türlerinden başka bir bitkiye ulaşacak olan polenlerin boyutlarını ve gideceği mesafeyi "hesap eder" ve buna göre en uygun şekilde ve en uygun zamanda polenlerini üretirler. Polenlerin yerine ulaşmasını engelleyebilecek ihtimalleri "düşünür" ve bunlara karşı "önlemler alırlar."
    Elbette böyle bir senaryonun gerçekleşmesi mümkün değildir hatta bu senaryo tamamen mantık kurallarına aykırıdır. Bütün bunlar sıradan bir bitki tarafından gerçekleştirilemez. Çünkü bir bitki akledemez zaman ayarı yapamaz ebat ve şekil tesbit edemez rüzgarın hızını ve yönünü hesaplayamaz döllenebilmek için ne tip yöntemlere ihtiyacı olduğunu kendisi belirleyemez hiç tanımadığı bir hayvanı cezbetmesi gerektiğini düşünemez üstelik bunu sağlamak için nasıl yöntemler kullanacağına karar veremez.






    Bazı çiçekler gece açarlar bu yüzden de gece yaşayan canlılar tarafından döllenirler. Gece çiçeklerini dölleyen hayvanlardan bir tanesi de çiçeklerdeki nektar ile beslenen yarasalardır. Yarasalar tarafından döllenen ve beyaz yeşilimsi ve mor renklere sahip olan bu gece çiçekleri öyle güçlü bir kokuya sahiptirler ki karanlıkta uçan kör yarasalar bu sayede onları kolaylıkla bulabilirler. Bu çiçekler ayrıca çok bol miktarda nektar da üretirler. Görüldüğü gibi her iki canlı da kusursuz bir uyum içindedir. Bu uyumu yaratan hiç kuşkusuz ki Rahman ve Rahim olan Allah'tır.



    Avize ağacı bitkisinin üzerinde büyük yapraklardan oluşan bir rozet şekli bunun da merkezinde krem renkli çiçekleri taşıyan bir sap bulunur. Avize ağacının özelliği polenlerinin eğimli bir bölgede bulunmasıdır. Bu yüzden bitkinin erkek üreme organlarında bulunan çiçek tozunu ancak eğimli bir ağız yapısına sahip olan bu güve toplayabilir. Güve çiçek tozlarını birbirine bastırıp top şekline sokar ve bunu başka bir avize ağacı çiçeğine götürür. Önce çiçeğin dibine iner ve kendi yumurtalarını bırakır. Sonra tepeciğe çıkar ve çiçek tozu topunu buraya vurarak polenlerin dökülmesini sağlar. Bir süre sonra yumurtalardan güve tırtılları çıkar ve bu polenlerle beslenirler. Eğer güveler olmasa avize ağaçları kendi kendilerini dölleyemezler. Bu detaylar ne kadar çoğaltılırsa çoğaltılsın hangi yönden yaklaşılırsa yaklaşılsın ne gibi mantıklar kurulursa kurulsun bitkilerle hayvanlar arasındaki bu ilişkide bir olağanüstülük olduğu sonucu değişmeyecektir.

      Forum Saati Ptsi Kas. 25, 2024 8:15 am