Küstüm otu
Küstüm otunun çok ilginç bir savunma sistemi vardır. Bu bitkinin yapraklarına dokunulduğunda birkaç saniye içinde sapla birlikte yapraklarının gövdeye doğru yaslandığı görülecektir. Eğer bitkiyi rahatsız eden etki devam ederse bu kez küstüm otu aşağıya doğru ikinci bir hareket yaparak gövdesinin üzerindeki sivri dikenleri ortaya çıkarır. Bu da böcekleri kaçırmak için yeterlidir. Bitkideki bu hareketi gerçekleştiren mekanizma elektrik akımlarıyla başlar. Bu akım aynı insan vücudundaki sinirlerden geçen akım gibidir. Bitkinin reaksiyonları bizde olduğu kadar hızlı değildir. Bununla birlikte bitki özünü taşıyan kanallar aracılığıyla iletilen elektrik sinyalleri 30 santimetrelik mesafeyi bir-iki saniye içinde geçer. Isı ne kadar yüksek olursa reaksiyon o kadar hızlı olur. Her bir yaprağın dibi (yaprağın sapıyla birleştiği yerde ) oldukça şişkindir. Buradaki hücreler sıvıyla doludur. Uyarı buraya ulaştığı zaman yaprağın dibindeki şişkinliğin alt yarısı aniden suyunu boşaltır ve aynı anda diğer üst yarı bu suyu kendi bünyesine alır. Ve yaprak aşağıya doğru düşer. Böylece uyarı saplar boyunca ilerlerken yapraklar domino taşları gibi teker teker ardı ardına kapanır. Bu şekilde bir savunma hareketinden sonra bitkinin tekrar hücrelerini doldurup yapraklarını açabilmesi için 20 dakika gereklidir
Passiflore çiçeği
İlgi çekici bir güzellikte olan Passiflore çiçeği yaprakları üzerinde yer alan küçük iğneler sayesinde düşmanı olan tırtıllara karşı koyabilmektedir. Bu iğneler yumurtadan çıkan tırtılların en ufak bir yer değiştirmesi halinde bedenlerine saplanır. Böylece passiflore çiçeği bu tırtıllar henüz doğup ona zarar vermeden önlemini almış olur
Genlisia
Genlisianın tuzağı hayvan bağırsağına benzer. Toprak altında dallanmış olan yaprakları içi boş borular şeklindedir. Topraktan çekilen su bu borularda ilerler. Boruların uçlarındaki yarıklarda bitkinin içine doğru yönelmiş bir akıntı vardır. Bu akıntı bitkinin içinde su pompalayan tüycüklerden kaynaklanır. Su içindeki böcekler ve diğer organizmalar akıntı nedeniyle boruların uçlarındaki yarıklardan içeri doğru sürüklenir. Bu sürüklenme boyunca geçtikleri her yer uçları aşağıya bakan kalın ve sert tüylerle kaplıdır. Tüycükler de birer sübap gibi iş görerek böceği bitkinin içine doğru iten ikinci bir etki meydana getirirler. Kurban içerilere doğru ilerledikçe bir dizi öldürücü sindirim beziyle karşı karşıya gelir. Sonunda da Genlisianın besini olmaktan kurtulamaz
Farklı bir avcı: Venüs bitkisi
En az hayvanlar kadar iyi "avlanan" bitkiler de vardır. Bunlardan "Venüs" isimli bitki üzerinde dolaşan böcekleri yakalar ve bunlarla beslenir. Bu bitkinin avlanma sistemi şöyle çalışır: Bitkiler etrafından gezerek kendine yiyecek arayan bir sinek birden bire oldukça cazip bir bitki ile yani Venüs'le karşılaşır. Bir çanağı kavramış ellere benzeyen bitkiyi cazip kılan şey yapraklarının dikkat çekici kırmızı rengi ve daha da önemlisi bu yaprakların çevresindeki bezlerden salgılanan şeker kokulu salgıdır. Kokunun dayanılmaz cazibesine kapılan sinek fazla terreddüt etmeden bu ilginç bitkinin üzerine konar. Yiyecek kaynağına doğru ilerlerken bitki üzerindeki zararsız görünümlü tüylere de ister istemez dokunur. Kısa süre sonra bitki aniden kapanıverir. Sinek ansızın üzerine sımsıkı kapanan bir çift yaprağın arasında sıkışıp kalır. Venüs bitkisi biraz sonra "et eritici" sıvısını salgılamaya başlayacak ve kısa süre içinde sineği bir tür pelteye dönüştürecek sonra da emerek tüketecektir.
Bitkinin sineği yakalamaktaki hızı son derece etkileyicidir. Bitkinin kapanma hızı insan elinin maksimum kapanma hızından daha fazladır (eliniz açıkken ortasına konan bir sineği yakalamayı denerseniz büyük olasılıkla başaramazsınız ama bitki bu işi başarabilmektedir ). peki kasları kemikleri olmayan bir bitki nasıl olup da böyle ani bir hareket yapabilmektedir? Araştırmalar venüs bitkisinin içinde elektriksel bir sistem olduğunu ortaya koymuştur. Sistem şöyle çalışır: Bitkinin tüycüklerinde sineğin çarpmasıyla oluşan mekanik etki tüycüklerin altındaki alıcılara iletilir. Eğer mekanik itme yeterince güçlüyse alıcılardan tıpkı bir havuzdaki dalgalar gibi tüm yaprak boyunca elektriksel sinyaller yollanacaktır. Sinyaller yaprakları ani bir biçimde hareket ettiren motor hücrelere ulaşır ve sineği yutacak mekanizma harekete geçmiştir.
Çiçeğin avlanma mekanizmasını harekete geçiren yapraklarının iç yüzeyinde bulunan birkaç tüydür.
Bitkinin uyarı sisteminin yanında yapraklarının kapanmasını sağlayan mekanik sistem de son derece mükemmel bir yaratılıştadır. Bitki içindeki hücreler elektriksel uyarı alır almaz bünyelerindeki su dengelerini değiştirirler. Yaprakların oluşturduğu kapanın iç tarafındaki hücreler bünyelerindeki suyu bırakıp çökerler. Bu olay havası alınmış bir balonun sönmesine benzer. Kapanın hemen dışındaki hücreler ise aşırı su alarak şişer. Böylece insanın kolunu hareket ettirmesi için bir kasın gevşerken ötekinin kasılmasına benzer şekilde kapan kapanır. İçerde hapsolan sinek ise her çırpınmasında tüylere tekrar tekrar değerek elektriksel itmenin tekrar oluşumuna ve dolayısıyla da yaprağın daha sıkı kapanmasına neden olmaktadır.Bu arada kapanın yüzeyindeki hazım bezleri de uyarılmaktadır. Uyarı sonucunda bezler sineği yavaşça eritecek sıvıyı salgılamaya başlarlar. Böylece bitki protein bakımından hayli zengin bir çorba haline gelen sineğin peltesini kullanarak beslenir. Sindirimin sonunda ise tuzağın kapanmasını sağlayan mekanizma tersine işleyerek kapanın açılması sağlanır.
1- Sinek tüyleri titreşiyor ve reaksiyon başlıyor 2- Kimyasal reaksiyonlarla oluşan elektriksel uyarılar yaprağa yayılıyor. 3-Ve çiçek sineği avlıyor.
Ayrıca sistemin bir ilginç özelliği daha vardır: Tuzağın harekete geçmesi için tüylere üst üste iki kez dokunulması şarttır. İlk dokunma elektrik potansiyelini oluşturmakta fakat tuzak kapanmamaktadır. Tuzak ancak ikinci bir dokunmayla elektrik potansiyelinin belirli bir boşalma düzeyine ulaşması sonucu kapanmaktadır. Sinek tuzağı bu çift hareketli mekanizma sayesinde gereksiz yere kapanmaz. Örneğin bitkinin içine bir yağmur damlasının düşmesi durumunda kapan harekete geçmez.
Sundew'in tüyleri
Bu bitkinin yaprakları uzun kırmızı tüylerle doludur. Bu tüylerin ucu böcekleri kendine çekecek koku içeren bir sıvı ile kaplıdır. Sıvının bir başka özelliği ise son derece yapışkan olmasıdır. Kokunun kaynağına yönelen böcek bu yapışkan tüylere takılır. Böcek kurtulmak için debelendikçe tüyler hayvanı daha iyi kavrayacak şekilde bükülmeye başlar. Kıpırdayamaz hale gelen böcek protein parçalayıcı salgı içinde hazmedilir. Bitkinin hareket sistemi Venüs bitkisininkine benzemektedir. Tepesinde ve sapındaki tüycükler titreşir ve diplerinde oluşan elektriksel uyarılar reaksiyonu başlatır.
Şimdi bu etkileyici avlanma sistemi üzerinde düşünelim. Bitkinin avını yakalayabilmesi ve sindirilebilmesi için tüm sistemin varolması gereklidir. Bir parçanın bile eksikliği bitki için ölüm demektir. Örneğin; yaprak içindeki tüyler olmasa böcek içerde gezmesine rağmen reaksiyon hiçbir zaman başlayamayacağından bitki kapanamayacaktır. Veya kapanma sistemi olsa ancak böceği sindirecek salgılar olmasa tüm sistem boşa gidecektir. Bitki sinekleri cezbedecek bir koku salgılamasa bu kez kapan kendisine av bulamayacaktır.Kısaca sistemin eksik olması demek bitkinin ölümü demektir.
Bu bitki bahsettiğimiz tüm özelliklere varolduğu andan itibaren sahip olmuş olmalıdır. Bir bitki birden bire değişip avcı olamamamıştır elbette. Tabi "tesadüflerin sihirli gücü" de değildir bitkiyi böylesine usta bir avcı yapan. Buradaki en önemli nokta ise sözkonusu usta avcının düşünceden mahrum bir canlı olmasıdır. Eğer bu canlı bitki değil de bir hayvan olsaydı evrim taraftarları hayvanın kendi kendini "doğa"nın da takdire değer (! ) katkılarıyla böylesine geliştirdiğini iddia edeceklerdi herhalde. Ama burada sözkonusu olan bu sistemin beyin veya benzeri bir yapıya sahip olmayan dolayısıyla bilinçsiz olduğu kesin olan bir varlığın bitkinin üzerinde bulunmasıdır. Bitki elbette avlandığının farkında bile değildir. O da diğer tüm bitkiler gibi hiçbir çaba sarfetmeden beslenebilecek bir sistemle birlikte yaratılmıştır.
Torbaotunun Dokunmatik Tuzağı
Bilim dünyasında ‘Utricularia’ adıyla bilinen torbaotu bir su bitkisidir.Torbaotunun kese biçimindeki kapanlarında üç tip salgı bezi bulunur: Bunlardan ilki olan küresel salgı bezleri kapanın dış yüzünde yer alır. Diğer iki tip salgı bezi yani "dört kollu salgı bezleri" ve "iki kollu salgı bezleri" ise kapanın iç yüzünde yer alır. Bu farklı salgı bezleri çok ilginç bir tuzağı aşamalı olarak çalıştırır. Öncelikle iç yüzeydeki salgı bezleri devreye girer. Bu bezlerin üzerindeki tüyler suyu torbaotunun dışına doğru pompalar. Böylelikle torbaotunun içinde önemli bir boşluk meydana gelir. Bu boşluğun ağzında ise deniz suyunun tekrar içeri girmesini engelleyen bir kapan vardır. Bu kapanın üzerinde bulunan tüyler ise dokunmaya karşı oldukça duyarlıdır. Sudaki bir böcek veya organizma bu tüylere değecek olursa kapan hızla açılır. Doğal olarak da içi boş olan torbaotuna doğru ani bir su akımı oluşur. Bu akıntıya kapılan kurban daha ne olduğunu anlamadan kapan kapanır. Saniyenin binde biri kadar kısa süren bu olaydan hemen sonra da salgı bezleri içeride hapsolan avı sindirmek üzere salgı üretmeye başlar.1
Torba otunun kesiti ve kapanın işleyişi: 1- Av kapanın tetik tüylerine dokunuyor 2- Kapan anında açılıp hayvan içeri çekiliyor 3- Kapı kurbanın üzerine kapanıyor.
Arum zambağı
Arum zambağı döllenmeye hazır hale gelince keskin kokulu bir amonyak gazı (NH3 ) yaymaya başlar. Çiçeğin son derece ilginç bir yapısı vardır. Polenlerinin bulunduğu bölüm beyaz yapraklı yapının içinde dip taraftadır ve dışarıdan görünmez. Bu yüzden sadece koku yaymak böceklerin dikkatini çekmek için yeterli değildir. Polenler döllenmeye hazır olduğunda zambak saldığı kokuyla birlikte çiçeğinin dışta kalan bölümünü de ısıtır. İşte bu yalnızca aydınlık saatlerde ve bir gün içerisinde gerçekleşen ısınma ve koku böcekler için çok çekicidir. Bu ısı ve koku nasıl ortaya çıkıyor sorusunu cevabını bulmaya çalışan bilim adamları bitkinin metabolizmasında gerçekleşen hızlanma sonucunda ortaya özel bir asit çıktığını bulmuşlardır.
Glutanamik asit denen bu maddenin kimyasal yollarla parçalanması sonucunda çiçeğin yaydığı ısı ve koku oluşur. Bu sayede böcekler çiçeğe gelirler. Ne var ki böcekler için bu yeterli değildir çünkü arum zambağının polen tozları dipte kapalı torbacıklarda bulunur. Çiçek buna da hazırlıklıdır. Yağlı olan dış yüzeyi sebebiyle gelen böcekler kayarak aşağı çiçeğin içine düşerler ve bir daha da kaygan duvarlardan yukarı tırmanamazlar.Bulundukları bölümde çiçeğin dişi organlarının ürettiği şekerli bir sıvı vardır. Ayrıca gece olunca polenlerin kapalı olduğu torbacıklar da açılır ve böcekler bunlara bulanırlar.
Böcekler çiçeğin içinde bir gece kalırlar. Sabah olunca çiçeğin üzerinde bulunan dikenler bükülerek böceklerin yukarı tırmanması için merdiven işlevi görürler. Merdivenden tırmanan böcekler özgürlüklerine kavuşur kavuşmaz görevlerini yerine getirmek için dölleyici polen yükleriyle birlikte başka bir zambağa giderler.
Küstüm otunun çok ilginç bir savunma sistemi vardır. Bu bitkinin yapraklarına dokunulduğunda birkaç saniye içinde sapla birlikte yapraklarının gövdeye doğru yaslandığı görülecektir. Eğer bitkiyi rahatsız eden etki devam ederse bu kez küstüm otu aşağıya doğru ikinci bir hareket yaparak gövdesinin üzerindeki sivri dikenleri ortaya çıkarır. Bu da böcekleri kaçırmak için yeterlidir. Bitkideki bu hareketi gerçekleştiren mekanizma elektrik akımlarıyla başlar. Bu akım aynı insan vücudundaki sinirlerden geçen akım gibidir. Bitkinin reaksiyonları bizde olduğu kadar hızlı değildir. Bununla birlikte bitki özünü taşıyan kanallar aracılığıyla iletilen elektrik sinyalleri 30 santimetrelik mesafeyi bir-iki saniye içinde geçer. Isı ne kadar yüksek olursa reaksiyon o kadar hızlı olur. Her bir yaprağın dibi (yaprağın sapıyla birleştiği yerde ) oldukça şişkindir. Buradaki hücreler sıvıyla doludur. Uyarı buraya ulaştığı zaman yaprağın dibindeki şişkinliğin alt yarısı aniden suyunu boşaltır ve aynı anda diğer üst yarı bu suyu kendi bünyesine alır. Ve yaprak aşağıya doğru düşer. Böylece uyarı saplar boyunca ilerlerken yapraklar domino taşları gibi teker teker ardı ardına kapanır. Bu şekilde bir savunma hareketinden sonra bitkinin tekrar hücrelerini doldurup yapraklarını açabilmesi için 20 dakika gereklidir
Passiflore çiçeği
İlgi çekici bir güzellikte olan Passiflore çiçeği yaprakları üzerinde yer alan küçük iğneler sayesinde düşmanı olan tırtıllara karşı koyabilmektedir. Bu iğneler yumurtadan çıkan tırtılların en ufak bir yer değiştirmesi halinde bedenlerine saplanır. Böylece passiflore çiçeği bu tırtıllar henüz doğup ona zarar vermeden önlemini almış olur
Genlisia
Genlisianın tuzağı hayvan bağırsağına benzer. Toprak altında dallanmış olan yaprakları içi boş borular şeklindedir. Topraktan çekilen su bu borularda ilerler. Boruların uçlarındaki yarıklarda bitkinin içine doğru yönelmiş bir akıntı vardır. Bu akıntı bitkinin içinde su pompalayan tüycüklerden kaynaklanır. Su içindeki böcekler ve diğer organizmalar akıntı nedeniyle boruların uçlarındaki yarıklardan içeri doğru sürüklenir. Bu sürüklenme boyunca geçtikleri her yer uçları aşağıya bakan kalın ve sert tüylerle kaplıdır. Tüycükler de birer sübap gibi iş görerek böceği bitkinin içine doğru iten ikinci bir etki meydana getirirler. Kurban içerilere doğru ilerledikçe bir dizi öldürücü sindirim beziyle karşı karşıya gelir. Sonunda da Genlisianın besini olmaktan kurtulamaz
Farklı bir avcı: Venüs bitkisi
En az hayvanlar kadar iyi "avlanan" bitkiler de vardır. Bunlardan "Venüs" isimli bitki üzerinde dolaşan böcekleri yakalar ve bunlarla beslenir. Bu bitkinin avlanma sistemi şöyle çalışır: Bitkiler etrafından gezerek kendine yiyecek arayan bir sinek birden bire oldukça cazip bir bitki ile yani Venüs'le karşılaşır. Bir çanağı kavramış ellere benzeyen bitkiyi cazip kılan şey yapraklarının dikkat çekici kırmızı rengi ve daha da önemlisi bu yaprakların çevresindeki bezlerden salgılanan şeker kokulu salgıdır. Kokunun dayanılmaz cazibesine kapılan sinek fazla terreddüt etmeden bu ilginç bitkinin üzerine konar. Yiyecek kaynağına doğru ilerlerken bitki üzerindeki zararsız görünümlü tüylere de ister istemez dokunur. Kısa süre sonra bitki aniden kapanıverir. Sinek ansızın üzerine sımsıkı kapanan bir çift yaprağın arasında sıkışıp kalır. Venüs bitkisi biraz sonra "et eritici" sıvısını salgılamaya başlayacak ve kısa süre içinde sineği bir tür pelteye dönüştürecek sonra da emerek tüketecektir.
Bitkinin sineği yakalamaktaki hızı son derece etkileyicidir. Bitkinin kapanma hızı insan elinin maksimum kapanma hızından daha fazladır (eliniz açıkken ortasına konan bir sineği yakalamayı denerseniz büyük olasılıkla başaramazsınız ama bitki bu işi başarabilmektedir ). peki kasları kemikleri olmayan bir bitki nasıl olup da böyle ani bir hareket yapabilmektedir? Araştırmalar venüs bitkisinin içinde elektriksel bir sistem olduğunu ortaya koymuştur. Sistem şöyle çalışır: Bitkinin tüycüklerinde sineğin çarpmasıyla oluşan mekanik etki tüycüklerin altındaki alıcılara iletilir. Eğer mekanik itme yeterince güçlüyse alıcılardan tıpkı bir havuzdaki dalgalar gibi tüm yaprak boyunca elektriksel sinyaller yollanacaktır. Sinyaller yaprakları ani bir biçimde hareket ettiren motor hücrelere ulaşır ve sineği yutacak mekanizma harekete geçmiştir.
Çiçeğin avlanma mekanizmasını harekete geçiren yapraklarının iç yüzeyinde bulunan birkaç tüydür.
Bitkinin uyarı sisteminin yanında yapraklarının kapanmasını sağlayan mekanik sistem de son derece mükemmel bir yaratılıştadır. Bitki içindeki hücreler elektriksel uyarı alır almaz bünyelerindeki su dengelerini değiştirirler. Yaprakların oluşturduğu kapanın iç tarafındaki hücreler bünyelerindeki suyu bırakıp çökerler. Bu olay havası alınmış bir balonun sönmesine benzer. Kapanın hemen dışındaki hücreler ise aşırı su alarak şişer. Böylece insanın kolunu hareket ettirmesi için bir kasın gevşerken ötekinin kasılmasına benzer şekilde kapan kapanır. İçerde hapsolan sinek ise her çırpınmasında tüylere tekrar tekrar değerek elektriksel itmenin tekrar oluşumuna ve dolayısıyla da yaprağın daha sıkı kapanmasına neden olmaktadır.Bu arada kapanın yüzeyindeki hazım bezleri de uyarılmaktadır. Uyarı sonucunda bezler sineği yavaşça eritecek sıvıyı salgılamaya başlarlar. Böylece bitki protein bakımından hayli zengin bir çorba haline gelen sineğin peltesini kullanarak beslenir. Sindirimin sonunda ise tuzağın kapanmasını sağlayan mekanizma tersine işleyerek kapanın açılması sağlanır.
1- Sinek tüyleri titreşiyor ve reaksiyon başlıyor 2- Kimyasal reaksiyonlarla oluşan elektriksel uyarılar yaprağa yayılıyor. 3-Ve çiçek sineği avlıyor.
Ayrıca sistemin bir ilginç özelliği daha vardır: Tuzağın harekete geçmesi için tüylere üst üste iki kez dokunulması şarttır. İlk dokunma elektrik potansiyelini oluşturmakta fakat tuzak kapanmamaktadır. Tuzak ancak ikinci bir dokunmayla elektrik potansiyelinin belirli bir boşalma düzeyine ulaşması sonucu kapanmaktadır. Sinek tuzağı bu çift hareketli mekanizma sayesinde gereksiz yere kapanmaz. Örneğin bitkinin içine bir yağmur damlasının düşmesi durumunda kapan harekete geçmez.
Sundew'in tüyleri
Bu bitkinin yaprakları uzun kırmızı tüylerle doludur. Bu tüylerin ucu böcekleri kendine çekecek koku içeren bir sıvı ile kaplıdır. Sıvının bir başka özelliği ise son derece yapışkan olmasıdır. Kokunun kaynağına yönelen böcek bu yapışkan tüylere takılır. Böcek kurtulmak için debelendikçe tüyler hayvanı daha iyi kavrayacak şekilde bükülmeye başlar. Kıpırdayamaz hale gelen böcek protein parçalayıcı salgı içinde hazmedilir. Bitkinin hareket sistemi Venüs bitkisininkine benzemektedir. Tepesinde ve sapındaki tüycükler titreşir ve diplerinde oluşan elektriksel uyarılar reaksiyonu başlatır.
Şimdi bu etkileyici avlanma sistemi üzerinde düşünelim. Bitkinin avını yakalayabilmesi ve sindirilebilmesi için tüm sistemin varolması gereklidir. Bir parçanın bile eksikliği bitki için ölüm demektir. Örneğin; yaprak içindeki tüyler olmasa böcek içerde gezmesine rağmen reaksiyon hiçbir zaman başlayamayacağından bitki kapanamayacaktır. Veya kapanma sistemi olsa ancak böceği sindirecek salgılar olmasa tüm sistem boşa gidecektir. Bitki sinekleri cezbedecek bir koku salgılamasa bu kez kapan kendisine av bulamayacaktır.Kısaca sistemin eksik olması demek bitkinin ölümü demektir.
Bu bitki bahsettiğimiz tüm özelliklere varolduğu andan itibaren sahip olmuş olmalıdır. Bir bitki birden bire değişip avcı olamamamıştır elbette. Tabi "tesadüflerin sihirli gücü" de değildir bitkiyi böylesine usta bir avcı yapan. Buradaki en önemli nokta ise sözkonusu usta avcının düşünceden mahrum bir canlı olmasıdır. Eğer bu canlı bitki değil de bir hayvan olsaydı evrim taraftarları hayvanın kendi kendini "doğa"nın da takdire değer (! ) katkılarıyla böylesine geliştirdiğini iddia edeceklerdi herhalde. Ama burada sözkonusu olan bu sistemin beyin veya benzeri bir yapıya sahip olmayan dolayısıyla bilinçsiz olduğu kesin olan bir varlığın bitkinin üzerinde bulunmasıdır. Bitki elbette avlandığının farkında bile değildir. O da diğer tüm bitkiler gibi hiçbir çaba sarfetmeden beslenebilecek bir sistemle birlikte yaratılmıştır.
Torbaotunun Dokunmatik Tuzağı
Bilim dünyasında ‘Utricularia’ adıyla bilinen torbaotu bir su bitkisidir.Torbaotunun kese biçimindeki kapanlarında üç tip salgı bezi bulunur: Bunlardan ilki olan küresel salgı bezleri kapanın dış yüzünde yer alır. Diğer iki tip salgı bezi yani "dört kollu salgı bezleri" ve "iki kollu salgı bezleri" ise kapanın iç yüzünde yer alır. Bu farklı salgı bezleri çok ilginç bir tuzağı aşamalı olarak çalıştırır. Öncelikle iç yüzeydeki salgı bezleri devreye girer. Bu bezlerin üzerindeki tüyler suyu torbaotunun dışına doğru pompalar. Böylelikle torbaotunun içinde önemli bir boşluk meydana gelir. Bu boşluğun ağzında ise deniz suyunun tekrar içeri girmesini engelleyen bir kapan vardır. Bu kapanın üzerinde bulunan tüyler ise dokunmaya karşı oldukça duyarlıdır. Sudaki bir böcek veya organizma bu tüylere değecek olursa kapan hızla açılır. Doğal olarak da içi boş olan torbaotuna doğru ani bir su akımı oluşur. Bu akıntıya kapılan kurban daha ne olduğunu anlamadan kapan kapanır. Saniyenin binde biri kadar kısa süren bu olaydan hemen sonra da salgı bezleri içeride hapsolan avı sindirmek üzere salgı üretmeye başlar.1
Torba otunun kesiti ve kapanın işleyişi: 1- Av kapanın tetik tüylerine dokunuyor 2- Kapan anında açılıp hayvan içeri çekiliyor 3- Kapı kurbanın üzerine kapanıyor.
Arum zambağı
Arum zambağı döllenmeye hazır hale gelince keskin kokulu bir amonyak gazı (NH3 ) yaymaya başlar. Çiçeğin son derece ilginç bir yapısı vardır. Polenlerinin bulunduğu bölüm beyaz yapraklı yapının içinde dip taraftadır ve dışarıdan görünmez. Bu yüzden sadece koku yaymak böceklerin dikkatini çekmek için yeterli değildir. Polenler döllenmeye hazır olduğunda zambak saldığı kokuyla birlikte çiçeğinin dışta kalan bölümünü de ısıtır. İşte bu yalnızca aydınlık saatlerde ve bir gün içerisinde gerçekleşen ısınma ve koku böcekler için çok çekicidir. Bu ısı ve koku nasıl ortaya çıkıyor sorusunu cevabını bulmaya çalışan bilim adamları bitkinin metabolizmasında gerçekleşen hızlanma sonucunda ortaya özel bir asit çıktığını bulmuşlardır.
Glutanamik asit denen bu maddenin kimyasal yollarla parçalanması sonucunda çiçeğin yaydığı ısı ve koku oluşur. Bu sayede böcekler çiçeğe gelirler. Ne var ki böcekler için bu yeterli değildir çünkü arum zambağının polen tozları dipte kapalı torbacıklarda bulunur. Çiçek buna da hazırlıklıdır. Yağlı olan dış yüzeyi sebebiyle gelen böcekler kayarak aşağı çiçeğin içine düşerler ve bir daha da kaygan duvarlardan yukarı tırmanamazlar.Bulundukları bölümde çiçeğin dişi organlarının ürettiği şekerli bir sıvı vardır. Ayrıca gece olunca polenlerin kapalı olduğu torbacıklar da açılır ve böcekler bunlara bulanırlar.
Böcekler çiçeğin içinde bir gece kalırlar. Sabah olunca çiçeğin üzerinde bulunan dikenler bükülerek böceklerin yukarı tırmanması için merdiven işlevi görürler. Merdivenden tırmanan böcekler özgürlüklerine kavuşur kavuşmaz görevlerini yerine getirmek için dölleyici polen yükleriyle birlikte başka bir zambağa giderler.