Içimdeki karanligi patlatacagim
Zifiri bir su akacak
kamisimdan topraga
Bir kedi yavrulayacak
köpek disli bir kedi
Ve bögürtlenler köpürecak agzindan
Yedikçe
kendi
kendini
mayhos
Ya da Posta Naziri dedemden kalma
Mors’un en morundan bir karga
Konacak karsiki diregin doruguna
Düsmanlarim öyle doldurmuslar ki onu
Ne kadar taslasan bos
oynamiyor yerinden
Ben kargadan korkmam ama
bunun gözleri baykus
Ve tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar islak
Ve ötüyor
ötüyor
ötecek
Beni isiga baglayan
(Baglayin beni isiga!
Gerin telleri gerin!)
beni isiga baglayan
o gelin telleri
o gelin telleri
kopuncaya dek...
Akpembe bahar yelkenleriyle
Günesin rüzgarina gerilmis
bir badem agaci gibi...
Içimdeki karanligi patlatacagim
Ve beynimin en ölümcül yaslariyla
aglaya
aglaya
Yepyeni bir insan
piril piril bir can
bitecek topraga...
III
Iki çöpçü geliyordu karsidan.
Biri
(Aynen Selahattin-i Eyyubi Haçlilar
Seferinden, sanirsin, pos biyiklariyla
Tarihin, süpürmeye gelmis Prens Adalarini )
Öbürüne
(Marmara’yi bizim Yasar Küklopsunun o
Anavavza gözüyle dünyanin en güzel
atlarinin neredeyse inecegi e biraz
genisçe bir çakir su gibi görüyordu,
eminim)
Eyitti kim:
Halk Partisi’nin solunda bir parti olsa
Hiç dinlemez oyumu ona veririm
IV
Sevda Tepesinde geçen gün
Karsiki masanin altinda
Iki tane tavuk gördüm
Toprakla yikaniyorlardi
Eseledikleri çukurda
Insanlar için de belki ölüm
Toprakla bi tür
Yikanmaktir diye düsündüm
V
Üsüyor mu deniz
üstüne bosandikça yagmur?
Ondan mi dersin
tüyleri böyle ürperiyor?
Ben de gidersem bi gün bu biçim bi sagnakta
Ali al moru mor bir sandal gibi acaba
Yillar sonra yilmayip yine
Çarpar mi yüregim yurdumun sahillerine?
VI
Buket diye bahçeli bir meyhane vardi Yenisehir’de
Yikildi çoktan GIMA var simdi yerinde
Kenari küpelerle çevrili o küçücük havuzun
Yamacinda bir masa
Cahit Ag’beyle otururduk yaz gecelerinde
Fiskiyenin serpintisiyle sirilsiklamdi musamba
Zaten Cahit’in gözleri daim yasli
“Sunu siliver!” derdi garsona
“Su musambayi siliver, mirim!”
Ne Cahit kaldi, ne Buket, ne fiskiye
Yine de bu bahar öglesinde
Fiskiyenin üstündeki o kirmizi top gibi
-Isterse kalpten olsun, isterse-
Hop hop ediyor ya yüregim bi düziye
VII
Ruhum sikildikça, ruhum,
Mizrapsiz bir tambur gibi
Apayri bir hava çaliyor vücudum
Ruhum sikildikça ruhum,
Senden ayri, kendimden ve kentten ayri
Apayri bir hava çaliyor vücudum
Kalk gidelim, kalk gidelim baska yere!
Baska yere, baska yere, baska yere!
Ruhum sikildikça, ruhum,
Cemil Beysiz bir tambur gibi
Kendi kendini çaliyor vücudum
VIII
Yalilarin surlari boyunca giderken Kanlica’da
Duvarda bir gedik ilisti gözüme
Uydurdum gözümü delige:
Bir bahçe
Bahçe degil bir havuz
Havuz degil bir bahçe
Üstü nilüfer kesmis silme
O nefti yapraklariyla gelmis
O aksari çiçegiyle
Ne hevesle gelmis kim bilir bu güzellige!
Insanoglu beni görsün diye mi?
Bahçede oysa
Bahçedeki bir havuz
Bir havuz ki bir bahçe
Ne in var ne cin ne bey ne aga
Surlari da çekmisler dört bir yanina
Bizler de varmayalim diye bu uçmaga
Sade bir garibim yavru kurbaga
Serilmis o ortasi çukur
O sal gibi yapraga
Yari suyun içinde
Yari yansimis isiga
Pirila piril yesile yesil
Rezil mi rezil
Basladi birden haykirmaga
Basladi inin cinin aganin beyin
Ne kendi görüp ne kimseye gösterdigi
Çevresine bizler görmeyelim diye
Surlar çektigi
O kimsesiz güzele türkü yakmaga
Sairim ben
Benim iste o kurbaga
IX
Hep ölümü çalacak degil a Zangoç
Bu da
Sema’yla Asaf’in kizina
Hosgeldin demek için
Oysa
Ne kadar
Ne kadar
Ne kadar yalniz
Saniyordum kendimi demin
X
Atkestanelerini geçen süvari isiklar
Er-erken kaldirmis hanimellerini
tühallah üsüyecekler!
Ve zeytinler eski Rum tenteneleriyle
Esen yel!
Esen yel!
Kim gördü böyle gül yiyen horoz
Tanyeri kokuyor sesi...
Yuvarlandikça sanki bayirdan asagi
hapiste dolmus bir sarap sisesi
Öbür horozlar da ayaklaniyor
merdiven nakisli ibikleriyle
Ve balkonlardan sarkarken
düsleri bebelerin
bir albayrak yarisi gibi
Horozlar nev-icad ediyorlar denizi
Hirsizlar!
Hirsizlar!
Ve deniz
levent gölgeleriyle Turgut Reis’in
Bütün bu dizelerden aliniyor
Bir ala
bir mora kesiyor yüzü
Esen yel!
Esen yel!
Bu sabah
bir firardir
kan-davasindan bir çocuk
Kusluk vaktine kalmadan önce
Günesin kursunlariyla vurulacak
Ve aksamladi miydi çamlar
ve karadi miydi
Tepelerde
Tepelerde
Öyle güzel ki esen yel
Esen yel!
Esen yel!
Bu sabah
ve bu bahar
bir firardir
Baruta kosan bir fitil
Ifil
Ifil
Öyle güzel ki esen yel!
Esen yel!
Esen yel!
Öyle güzel
Öyle güzel ki
Esmese de
Esmese de
Güzel
XI
Içimden bir his birakmiyor beni ölmeceye.
Içimden bir his.
Bir his ki
Çapraz oturmus denizin kiyisina
Tas
Tas
Tas
Derken bir GÜNES!
Tipki Üsküdarda’ki
Semsi Pasa Camisi gibi.
Sen iskeletlerle degil diyor bana
Sen iskelelerle kuracaksin cesedini
Ve öyle köpeksin ki sen
Öldükten sonra bile
Yilmaz’in UMUDundaki
Paytonlarin ardindan
Kosacaksin hep
Gelecege
Çin
Çin
Çin
Ve karnimin gevsemesine karsin
Tas..larimdaki tarçin
Birakmiyor beni ölmeceye
Evet diyemiyorum
Diyemiyorum ki evet
O hayirli
O hayirli geceye
XII
Ben de
Bogaziçi de bu bahar
Mavi sakalina erguvanlar takmis
Sarhos bir Iskele Babasi kadar
Hem delikanli
hem deliler gibi ihtiyar
Can Yücel
Zifiri bir su akacak
kamisimdan topraga
Bir kedi yavrulayacak
köpek disli bir kedi
Ve bögürtlenler köpürecak agzindan
Yedikçe
kendi
kendini
mayhos
Ya da Posta Naziri dedemden kalma
Mors’un en morundan bir karga
Konacak karsiki diregin doruguna
Düsmanlarim öyle doldurmuslar ki onu
Ne kadar taslasan bos
oynamiyor yerinden
Ben kargadan korkmam ama
bunun gözleri baykus
Ve tüyleri güngörmedik deniz dipleri kadar islak
Ve ötüyor
ötüyor
ötecek
Beni isiga baglayan
(Baglayin beni isiga!
Gerin telleri gerin!)
beni isiga baglayan
o gelin telleri
o gelin telleri
kopuncaya dek...
Akpembe bahar yelkenleriyle
Günesin rüzgarina gerilmis
bir badem agaci gibi...
Içimdeki karanligi patlatacagim
Ve beynimin en ölümcül yaslariyla
aglaya
aglaya
Yepyeni bir insan
piril piril bir can
bitecek topraga...
III
Iki çöpçü geliyordu karsidan.
Biri
(Aynen Selahattin-i Eyyubi Haçlilar
Seferinden, sanirsin, pos biyiklariyla
Tarihin, süpürmeye gelmis Prens Adalarini )
Öbürüne
(Marmara’yi bizim Yasar Küklopsunun o
Anavavza gözüyle dünyanin en güzel
atlarinin neredeyse inecegi e biraz
genisçe bir çakir su gibi görüyordu,
eminim)
Eyitti kim:
Halk Partisi’nin solunda bir parti olsa
Hiç dinlemez oyumu ona veririm
IV
Sevda Tepesinde geçen gün
Karsiki masanin altinda
Iki tane tavuk gördüm
Toprakla yikaniyorlardi
Eseledikleri çukurda
Insanlar için de belki ölüm
Toprakla bi tür
Yikanmaktir diye düsündüm
V
Üsüyor mu deniz
üstüne bosandikça yagmur?
Ondan mi dersin
tüyleri böyle ürperiyor?
Ben de gidersem bi gün bu biçim bi sagnakta
Ali al moru mor bir sandal gibi acaba
Yillar sonra yilmayip yine
Çarpar mi yüregim yurdumun sahillerine?
VI
Buket diye bahçeli bir meyhane vardi Yenisehir’de
Yikildi çoktan GIMA var simdi yerinde
Kenari küpelerle çevrili o küçücük havuzun
Yamacinda bir masa
Cahit Ag’beyle otururduk yaz gecelerinde
Fiskiyenin serpintisiyle sirilsiklamdi musamba
Zaten Cahit’in gözleri daim yasli
“Sunu siliver!” derdi garsona
“Su musambayi siliver, mirim!”
Ne Cahit kaldi, ne Buket, ne fiskiye
Yine de bu bahar öglesinde
Fiskiyenin üstündeki o kirmizi top gibi
-Isterse kalpten olsun, isterse-
Hop hop ediyor ya yüregim bi düziye
VII
Ruhum sikildikça, ruhum,
Mizrapsiz bir tambur gibi
Apayri bir hava çaliyor vücudum
Ruhum sikildikça ruhum,
Senden ayri, kendimden ve kentten ayri
Apayri bir hava çaliyor vücudum
Kalk gidelim, kalk gidelim baska yere!
Baska yere, baska yere, baska yere!
Ruhum sikildikça, ruhum,
Cemil Beysiz bir tambur gibi
Kendi kendini çaliyor vücudum
VIII
Yalilarin surlari boyunca giderken Kanlica’da
Duvarda bir gedik ilisti gözüme
Uydurdum gözümü delige:
Bir bahçe
Bahçe degil bir havuz
Havuz degil bir bahçe
Üstü nilüfer kesmis silme
O nefti yapraklariyla gelmis
O aksari çiçegiyle
Ne hevesle gelmis kim bilir bu güzellige!
Insanoglu beni görsün diye mi?
Bahçede oysa
Bahçedeki bir havuz
Bir havuz ki bir bahçe
Ne in var ne cin ne bey ne aga
Surlari da çekmisler dört bir yanina
Bizler de varmayalim diye bu uçmaga
Sade bir garibim yavru kurbaga
Serilmis o ortasi çukur
O sal gibi yapraga
Yari suyun içinde
Yari yansimis isiga
Pirila piril yesile yesil
Rezil mi rezil
Basladi birden haykirmaga
Basladi inin cinin aganin beyin
Ne kendi görüp ne kimseye gösterdigi
Çevresine bizler görmeyelim diye
Surlar çektigi
O kimsesiz güzele türkü yakmaga
Sairim ben
Benim iste o kurbaga
IX
Hep ölümü çalacak degil a Zangoç
Bu da
Sema’yla Asaf’in kizina
Hosgeldin demek için
Oysa
Ne kadar
Ne kadar
Ne kadar yalniz
Saniyordum kendimi demin
X
Atkestanelerini geçen süvari isiklar
Er-erken kaldirmis hanimellerini
tühallah üsüyecekler!
Ve zeytinler eski Rum tenteneleriyle
Esen yel!
Esen yel!
Kim gördü böyle gül yiyen horoz
Tanyeri kokuyor sesi...
Yuvarlandikça sanki bayirdan asagi
hapiste dolmus bir sarap sisesi
Öbür horozlar da ayaklaniyor
merdiven nakisli ibikleriyle
Ve balkonlardan sarkarken
düsleri bebelerin
bir albayrak yarisi gibi
Horozlar nev-icad ediyorlar denizi
Hirsizlar!
Hirsizlar!
Ve deniz
levent gölgeleriyle Turgut Reis’in
Bütün bu dizelerden aliniyor
Bir ala
bir mora kesiyor yüzü
Esen yel!
Esen yel!
Bu sabah
bir firardir
kan-davasindan bir çocuk
Kusluk vaktine kalmadan önce
Günesin kursunlariyla vurulacak
Ve aksamladi miydi çamlar
ve karadi miydi
Tepelerde
Tepelerde
Öyle güzel ki esen yel
Esen yel!
Esen yel!
Bu sabah
ve bu bahar
bir firardir
Baruta kosan bir fitil
Ifil
Ifil
Öyle güzel ki esen yel!
Esen yel!
Esen yel!
Öyle güzel
Öyle güzel ki
Esmese de
Esmese de
Güzel
XI
Içimden bir his birakmiyor beni ölmeceye.
Içimden bir his.
Bir his ki
Çapraz oturmus denizin kiyisina
Tas
Tas
Tas
Derken bir GÜNES!
Tipki Üsküdarda’ki
Semsi Pasa Camisi gibi.
Sen iskeletlerle degil diyor bana
Sen iskelelerle kuracaksin cesedini
Ve öyle köpeksin ki sen
Öldükten sonra bile
Yilmaz’in UMUDundaki
Paytonlarin ardindan
Kosacaksin hep
Gelecege
Çin
Çin
Çin
Ve karnimin gevsemesine karsin
Tas..larimdaki tarçin
Birakmiyor beni ölmeceye
Evet diyemiyorum
Diyemiyorum ki evet
O hayirli
O hayirli geceye
XII
Ben de
Bogaziçi de bu bahar
Mavi sakalina erguvanlar takmis
Sarhos bir Iskele Babasi kadar
Hem delikanli
hem deliler gibi ihtiyar
Can Yücel