Şu sıralar "Hatırla Sevgili" dizisi ve "Küçük Kıyamet" filmiyle gündemde olan oyuncu Cansel Elçin, şöhretten kaçıyor.Elçin, "İnsanların, canlandırdığım karakterleri sevmesi çok hoşuma gidiyor. Ama kızlar öyle sokakta üstüme falan atlamıyorlar. Çok popüler ya da ünlü olmak da istemiyorum zaten" diyor.
Kırık Kanatlar dizisinde Yüzbaşı Cemal’i canlandırmak üzere iki yıl önce Fransa’dan Türkiye’ye gelen Cansel Elçin, artık Fransa’ya dönmeyi düşünmüyor. Şu sıralar Hatırla Sevgili dizisi ve Küçük Kıyamet filmiyle gündemde olan Elçin, henüz üstüne atlanacak kadar ünlü olmadığını düşünüyor.
Küçük Kıyamet filminde Zeki karakterini canlandırıyorsunuz. Çok antipatik bir tip değil mi Zeki?
- Filmin senaryosunu okuduğum zaman çok beğendim. Sonra filmin yönetmenleri olan Taylan Biraderler ile tanışmak istedim. Aynı sinema dilini konuştuğumuzu gördüm. Onlardan çok şey öğreneceğimi hissettiğim için de teklifi kabul ettim. Canlandırdığım Zeki karakterine gelince, evet biraz antipatik ve gıcık bir tip. Ama aslında bu adam mükemmel biri. Hayata sıfırdan başlamış, en çok istediği şey de başarı. Birçok şeyi başarmış da.
Kısacası hayatını kontrol altında tutan birisi...
- Evet ama hayatı kontrol altına alamazsınız ki. Karşıdan karşıya geçerken başınıza bir şey gelebilir. Bu adamın hayatı da böyle. Çok kontrollü.
Siz kontrollü müsünüzdür?
- Hayır değilim. Hayattan zevk almasını, hayatı yaşamayı severim...
Şimdi bu filmin ana konusu deprem... Siz 1999 depreminde Fransa’da mıydınız?
- Evet Fransa’daydım. Ben yıkımı televizyonda görünce çok acı çektim, çok üzüldüm. Dünya üzüldü, Fransa üzüldü... Gelmek istedim ama elim kolum bağlıydı. O dönem annemle babam İstanbul’daydı. Onlara uzun süre ulaşamadım. Yaşadığım o endişeyi, o korkuyu anlatamam size. Ama depremi ben de yaşadım. Geçen yıl Ayvalık’ta bir deprem oldu. Bayağı sallandı ve çok korktum... Hem de çok!
Ölümden korkanlar daha cesaretli!
Kimse ölmek istemez ve birçok insan da ölümden korkar. Sanki ölüm korkusu sizde çok fazla gibi, yanılıyor muyum?
- Evet herkeste olduğu gibi bende de ölüm korkusu var. Hayattan zevk alan insanlar her zaman ölmekten korkar. Ben de hayattan zevk almaya çalışırım. Aslında çok şanslı birisiyim. Hayatımda hiç öyle büyük travmalar yaşamadım. Yaşam tarzım güzel, sevdiğim işi yapıyorum. Maşallah diyorum bu arada.
Aman nazar değmesin... Büyük bir kaza mı geçirdiniz?
- Evet, birkaç kez trafik kazası geçirdim. İşte o zaman hayatın ne kadar kıymetli olduğunu anlıyorsunuz. Bence, ’ölümden korkuyorum’ diyen insanlar daha cesaretli oluyor.
Artık Fransa’da yaşamıyorsunuz değil mi?
- Hayır. İki yıldır burada yaşıyorum. Altı aydır da İstanbul’dayım. Ve yaşamaya başladığımdan itibaren İstanbul’u daha çok sevmeye başladım.
Eskiden sevmez miydiniz?
- O anlamda söylemedim. Eskiden fazla bir yerini bilmezdim. Ama şimdi onu keşfettikçe daha da aşık oluyorum...
Yıllardır ailenizle beraber Fransa’da yaşıyorsunuz. Size göre Fransızların eksiklikleri neler?
- Öncelikle şunu söylemek istiyorum, ben asla özümü unutmadım. Dünyanın neresine giderseniz gidin, Türksünüz. Bundan da gurur duymamız gerek. Fransızların en büyük eksikliği sıcak kanlı olmamaları ve kötü çalışma sistemleri. Bir şey daha söylemek istiyorum, bütün Fransızlar, Türklerden nefret etmiyor.
Ermeni soykırımı yasası için ne diyeceksiniz peki?
- Bu yasa kabul edilmedi. Fransa utandı bundan. Kendi parlamentosu bu kanunu çıkaramadı, çıkaramayacak da. Avrupa bile Fransa’ya kızdı. Onlar da bu durumdan mutlu değiller ki! Bence bu siyasi bir durum... Politik konular beni çok ilgilendirmiyor. Ben, her iki taraf için de nasıl faydalı olabilirim, ona bakıyorum.
Magazini bilmek istemiyorum...
İnsanları en güzel sanat birleştirir...
- Çok doğru. Sanat ve spor... Benim derdim de sanat adına iki ülke arasında güzel bir şeyler yapabilmek. Mesela Cannes Film Festivali’nde ödül alıyoruz, gurur duyuyorum. Eurovision’da birinci oluyoruz, mutlu oluyorum. Sporda da çok başarılarımız var. Dünya Kupası’nda üçüncü olduk. Bunlar çok güzel şeyler. Şanzelize’ye çıkıp kutladık...
Neyi kutladınız, Sertab Erener’in Eurovision birinciliğini mi?
- Yok. Dünya Kupası’nda üçüncü olduğumuzda kutlama yaptık.
Eurovision’da yapmadınız mı?
- Mutlu olduk ama sokağa çıkmadık, uyuduk... Ama oy gönderdik, bunu biliyorum.
Popüler kimlikleri, magazini takip eder misiniz?
- Yok, hiç takip etmem, hiç bilmem.
Magazini bilmem derken neyi bilmiyorsunuz?
- Tanımam yani kimseyi.
Askerliğinizi yaptınız mı?
- Benim çift pasaportum var. Fransa’da yapmak istemiyorum. Ama ülkemde askerliğimi yapacağım. İki yıl önce bir yıl askerlik yaptım. Kırık Kanatlar dizisinde, hem de Yüzbaşı olarak... Şaka bir yana, bu diziyi askerlik için bir prova olarak düşünüyorum. Bu yaz vatani görevimi yapmak istiyorum.
Sinemayı Türkiye’de öğrendim
Fransa’da yaşarken Türk Sineması’nı yakından takip eder miydiniz?
- Ben sinemayı memleketim olan Tire’de öğrendim, Fransa’da değil. Küçücük çocukken ağabeyim beni yazlık sinemaya götürürdü. Frigo yiyerek izlerdim. Şener Şen, Kemal Sunal, Clint Eastwood’u ilk orada tanıdım. Fatih Akın’ı, Nuri Bilge Ceylan’ı, Ahmet Ertegün’ü de Fransa’da...
Aşkı gününde yaşayacaksınız
Kızlar çok beğeniyor sizi...
- İnsanların, canlandırdığım karakterleri sevmesi çok hoşuma gidiyor. Sokakta dolaşırken bazen Cemal diyorlardı şimdi de Hatırla Sevgili’den dolayı Ahmet diyorlar. Bunlar güzel şeyler. Ama kızlar öyle sokta üstüme falan atlamıyorlar. Rahat rahat dolaşıyorum. Çok popüler ya da ünlü olmak da istemiyorum zaten.
Ya özel hayatınız? Sevgiliniz var mı?
- Bu konuda konuşmak istemiyorum. Ama aşk konusunda konuşmak istiyorum. Bilgisayar çağında insanlar artık iyice birbirinden uzaklaştı. Dolayısıyla aşk da şekil değiştirdi. Artık hazır pizza gibi oldu aşk. Bu akşam aşık olayım diye yola çıkılıyor, bir internet sitesine giriliyor, hop sevgili bulunuyor. Ama kadınların ilk sorusu, ’ne seviyorsunuz, ne kadar para kazanıyorsunuz’ oluyor... İlk önce, ne kadar para kazandığınızı soruyorlar. Çok acayip yani. Birisine aşık oluyorsun, bir kadınla berabersin, bir sürü hayal kuruyorsun ama her şey bir anda bitebiliyor. Dolayısıyla ileriye dönük hayal kurmamak gerek. Aşkı, günü gününe yaşayacaksın. Kontrol altında tuttun mu, olmuyor...
Kırık Kanatlar dizisinde Yüzbaşı Cemal’i canlandırmak üzere iki yıl önce Fransa’dan Türkiye’ye gelen Cansel Elçin, artık Fransa’ya dönmeyi düşünmüyor. Şu sıralar Hatırla Sevgili dizisi ve Küçük Kıyamet filmiyle gündemde olan Elçin, henüz üstüne atlanacak kadar ünlü olmadığını düşünüyor.
Küçük Kıyamet filminde Zeki karakterini canlandırıyorsunuz. Çok antipatik bir tip değil mi Zeki?
- Filmin senaryosunu okuduğum zaman çok beğendim. Sonra filmin yönetmenleri olan Taylan Biraderler ile tanışmak istedim. Aynı sinema dilini konuştuğumuzu gördüm. Onlardan çok şey öğreneceğimi hissettiğim için de teklifi kabul ettim. Canlandırdığım Zeki karakterine gelince, evet biraz antipatik ve gıcık bir tip. Ama aslında bu adam mükemmel biri. Hayata sıfırdan başlamış, en çok istediği şey de başarı. Birçok şeyi başarmış da.
Kısacası hayatını kontrol altında tutan birisi...
- Evet ama hayatı kontrol altına alamazsınız ki. Karşıdan karşıya geçerken başınıza bir şey gelebilir. Bu adamın hayatı da böyle. Çok kontrollü.
Siz kontrollü müsünüzdür?
- Hayır değilim. Hayattan zevk almasını, hayatı yaşamayı severim...
Şimdi bu filmin ana konusu deprem... Siz 1999 depreminde Fransa’da mıydınız?
- Evet Fransa’daydım. Ben yıkımı televizyonda görünce çok acı çektim, çok üzüldüm. Dünya üzüldü, Fransa üzüldü... Gelmek istedim ama elim kolum bağlıydı. O dönem annemle babam İstanbul’daydı. Onlara uzun süre ulaşamadım. Yaşadığım o endişeyi, o korkuyu anlatamam size. Ama depremi ben de yaşadım. Geçen yıl Ayvalık’ta bir deprem oldu. Bayağı sallandı ve çok korktum... Hem de çok!
Ölümden korkanlar daha cesaretli!
Kimse ölmek istemez ve birçok insan da ölümden korkar. Sanki ölüm korkusu sizde çok fazla gibi, yanılıyor muyum?
- Evet herkeste olduğu gibi bende de ölüm korkusu var. Hayattan zevk alan insanlar her zaman ölmekten korkar. Ben de hayattan zevk almaya çalışırım. Aslında çok şanslı birisiyim. Hayatımda hiç öyle büyük travmalar yaşamadım. Yaşam tarzım güzel, sevdiğim işi yapıyorum. Maşallah diyorum bu arada.
Aman nazar değmesin... Büyük bir kaza mı geçirdiniz?
- Evet, birkaç kez trafik kazası geçirdim. İşte o zaman hayatın ne kadar kıymetli olduğunu anlıyorsunuz. Bence, ’ölümden korkuyorum’ diyen insanlar daha cesaretli oluyor.
Artık Fransa’da yaşamıyorsunuz değil mi?
- Hayır. İki yıldır burada yaşıyorum. Altı aydır da İstanbul’dayım. Ve yaşamaya başladığımdan itibaren İstanbul’u daha çok sevmeye başladım.
Eskiden sevmez miydiniz?
- O anlamda söylemedim. Eskiden fazla bir yerini bilmezdim. Ama şimdi onu keşfettikçe daha da aşık oluyorum...
Yıllardır ailenizle beraber Fransa’da yaşıyorsunuz. Size göre Fransızların eksiklikleri neler?
- Öncelikle şunu söylemek istiyorum, ben asla özümü unutmadım. Dünyanın neresine giderseniz gidin, Türksünüz. Bundan da gurur duymamız gerek. Fransızların en büyük eksikliği sıcak kanlı olmamaları ve kötü çalışma sistemleri. Bir şey daha söylemek istiyorum, bütün Fransızlar, Türklerden nefret etmiyor.
Ermeni soykırımı yasası için ne diyeceksiniz peki?
- Bu yasa kabul edilmedi. Fransa utandı bundan. Kendi parlamentosu bu kanunu çıkaramadı, çıkaramayacak da. Avrupa bile Fransa’ya kızdı. Onlar da bu durumdan mutlu değiller ki! Bence bu siyasi bir durum... Politik konular beni çok ilgilendirmiyor. Ben, her iki taraf için de nasıl faydalı olabilirim, ona bakıyorum.
Magazini bilmek istemiyorum...
İnsanları en güzel sanat birleştirir...
- Çok doğru. Sanat ve spor... Benim derdim de sanat adına iki ülke arasında güzel bir şeyler yapabilmek. Mesela Cannes Film Festivali’nde ödül alıyoruz, gurur duyuyorum. Eurovision’da birinci oluyoruz, mutlu oluyorum. Sporda da çok başarılarımız var. Dünya Kupası’nda üçüncü olduk. Bunlar çok güzel şeyler. Şanzelize’ye çıkıp kutladık...
Neyi kutladınız, Sertab Erener’in Eurovision birinciliğini mi?
- Yok. Dünya Kupası’nda üçüncü olduğumuzda kutlama yaptık.
Eurovision’da yapmadınız mı?
- Mutlu olduk ama sokağa çıkmadık, uyuduk... Ama oy gönderdik, bunu biliyorum.
Popüler kimlikleri, magazini takip eder misiniz?
- Yok, hiç takip etmem, hiç bilmem.
Magazini bilmem derken neyi bilmiyorsunuz?
- Tanımam yani kimseyi.
Askerliğinizi yaptınız mı?
- Benim çift pasaportum var. Fransa’da yapmak istemiyorum. Ama ülkemde askerliğimi yapacağım. İki yıl önce bir yıl askerlik yaptım. Kırık Kanatlar dizisinde, hem de Yüzbaşı olarak... Şaka bir yana, bu diziyi askerlik için bir prova olarak düşünüyorum. Bu yaz vatani görevimi yapmak istiyorum.
Sinemayı Türkiye’de öğrendim
Fransa’da yaşarken Türk Sineması’nı yakından takip eder miydiniz?
- Ben sinemayı memleketim olan Tire’de öğrendim, Fransa’da değil. Küçücük çocukken ağabeyim beni yazlık sinemaya götürürdü. Frigo yiyerek izlerdim. Şener Şen, Kemal Sunal, Clint Eastwood’u ilk orada tanıdım. Fatih Akın’ı, Nuri Bilge Ceylan’ı, Ahmet Ertegün’ü de Fransa’da...
Aşkı gününde yaşayacaksınız
Kızlar çok beğeniyor sizi...
- İnsanların, canlandırdığım karakterleri sevmesi çok hoşuma gidiyor. Sokakta dolaşırken bazen Cemal diyorlardı şimdi de Hatırla Sevgili’den dolayı Ahmet diyorlar. Bunlar güzel şeyler. Ama kızlar öyle sokta üstüme falan atlamıyorlar. Rahat rahat dolaşıyorum. Çok popüler ya da ünlü olmak da istemiyorum zaten.
Ya özel hayatınız? Sevgiliniz var mı?
- Bu konuda konuşmak istemiyorum. Ama aşk konusunda konuşmak istiyorum. Bilgisayar çağında insanlar artık iyice birbirinden uzaklaştı. Dolayısıyla aşk da şekil değiştirdi. Artık hazır pizza gibi oldu aşk. Bu akşam aşık olayım diye yola çıkılıyor, bir internet sitesine giriliyor, hop sevgili bulunuyor. Ama kadınların ilk sorusu, ’ne seviyorsunuz, ne kadar para kazanıyorsunuz’ oluyor... İlk önce, ne kadar para kazandığınızı soruyorlar. Çok acayip yani. Birisine aşık oluyorsun, bir kadınla berabersin, bir sürü hayal kuruyorsun ama her şey bir anda bitebiliyor. Dolayısıyla ileriye dönük hayal kurmamak gerek. Aşkı, günü gününe yaşayacaksın. Kontrol altında tuttun mu, olmuyor...